Sürekli ertelenen ADR ve AIS, kazananlar ile kaybedenler

Sürekli ertelenen ADR ve AIS, kazananlar ile kaybedenler

Dürüst insanların cezalandırıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Biri vergisini zamanında yatırır, diğeri hiç yatırmaz. Ama, bir vergi affı çıkar; zamanında...

Dürüst insanların cezalandırıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Biri vergisini zamanında yatırır, diğeri hiç yatırmaz. Ama, bir vergi affı çıkar; zamanında yatıran ‘enayi’ konumuna düşer. Adam, senin canından çok sevdiğini öldürür; birileri oy uğruna ‘seni affediyorum’ deyince 3 yılda çıkar. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

İşte bizim de uymakla yükümlü olacağımız Tehlikeli Eşyaların Karayoluyla Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşması (ADR) ile Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS) Klas-B CS cihazının gemilere donatılmasına ilişkin kararları da, bu kervanın içinde sayabiliriz. Özellikle ADR, can güvenliği açısından ivedilik taşıyor. Çünkü, Türkiye'de sayıları 55 bini bulan tehlikeli madde taşıyan tankerin yüzde 98'i uluslararası standartlara uygun değil. Yani ölüm tankerleri trafikte başıboş dolaşıyor.

TIRSAN’ın, Ulusoy için ürettiği ADR’li tanker teslimatında şahit olduğum konuşma nedeniyle bu yazıyı yazmaya karar vermiştim. Çünkü, yönetim panelindeki okunma oranlarından biliyordum ki, LOJİPORT sitesine en fazla giriş IP’si Ulaştırma Bakanlığı’na ait. Dolayısıyla, sektörün sorunlarını doğru anlatıp pası verirseniz, gerisi golcünün form durumuna kalıyor. Evet, teslimat töreninde, filolarında 51 tanker olduğunu söyleyen Ulusoy Uluslararası Yatırım Holding CEO’su Celal Doluel, yeni aldıkları tankerlerin filolarındakilere göre 3 misli pahalı olduğunu aktarıyordu. TIRSAN Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu da, bunun doğrulunu teslim ederek, “Sayın Doluel haklı. Araçlar 3 misli daha pahalı. Eğer, bu doğru değilse, Ulusoy’a 3 misli daha pahalı yatırımı niye yaptırırsınız? 24 dağıtım şirketinde ADR’li araç yok Shell’e, BP’ye bu standardı niye getirirsiniz? Eğer bu doğruysa, 2007’de uygulanacağı söylenen ADR Yönetmeliği’ni sürekli niye ertelersiniz?” sözleriyle özetliyordu mağduriyetin çift taraflı olduğunu...

ADR

2007 yılında yayınlandı ve 1 Ocak 2009’da uygulanacağı söylendi. Daha sonra, bu tarih de ötelenerek 1 Ocak 2010’da karar kılındı.

Dürüst ve kurallara uyanlar ne yaptı? Yayınlanan tarihte hazırlıklara başladılar. Üretim yapanlar, üretim kombinasyonlarında değişikliklere gitti. Hizmet verenler, filolarını üç misli daha pahalı olan ADR Konvansiyonu’na uygun araçlarla donattılar. Bu işlemleri, yayınlanan tarih olan 2007’de yapanların araçları 2 yaşına geldi. Mecburiyet olduğundan daha fazla finansman ayırmak zorunda kaldılar. Ve 2 yıldır da araçlarının bakım ile amortisman giderlerini karşılıyorlar. Üreticiler ise, sistem ve altyapılarını ADR’ye göre yeniden düzenledi. Ama, birkaç firma dışında kapılarını çalan olmadı onların da...

Ya ülke gerçeğini bilen ne yaptı? Onlar, yine kazandı. Çünkü, ekstra bir yatırım yapmadılar. ADR’li aracı daha pahalı alan maliyetlerini karşılamak için bunu navluna yansıttı. Öteki ise, daha az güvenli yaşlı araçlarıyla ucuz taşıyarak haksız rekabetten gelen tatlı karlar elde etti.

AIS

AIS (Automatic Identification System) yani otomatik tanımlama sistemi, deniz araçlarının takibi açısından önemli bir fonksiyon. Özellikle de ticari gemilerin. Cihaz, deniz taşıtlarına ait hangi bilgilerin ne sıklıkla yayınlanacağını standardize ediyor. Yayınlanan mesajlar, pozisyon, yön, hız, boyut, kargo gibi önemli bilgiler içeriyor. Bu mesajları alan, diğer taşıt veya sabit istasyonlardaki transponder'lar da ekranlarında, grafik veya listelenmiş olarak bu detayları görüntüleyebiliyorlar. Denizde çatışmaları önlemek açısından gemilerin anlık yaptıkları manevraları bile tespit edebilen bir cihaz. Kısacası can, mal ve çevre güvenliği sağlanıyor; seyir daha güvenli hale geliyor. Yani, onun da çıkışının temel nedeni güvenlik, sonra da şeffaflık.

11 Eylül 2007’de bir tebliğ yayınlanarak, 15 Mart 2008’de yürürlüğe gireceği söylendi. Ardından önce 1 Temmuz’a, daha sonra 1 Ekim’e; son olarak da, 1 Ocak 2010’a uzatıldı. ADR’de yaşananlar, aslında AIS ile örtüşmüyor. Orada haksız rekabetten çok, belirsizlik durumu var. Çünkü, Türkiye kendi AIS cihazını kendi yapmak istiyor. İdare’nin de görüşü bu yönde. Fakat, sürekli ertelemelerin bir izahı olması gerekir. Çünkü, sistem şeffaflık ve güvenlik getirecek. Denizcilik İdaresi’nin de, temel çıkış nedeni bu. O halde soruyoruz art arda niçin erteleniyor? Güvenli denizlere ulaşmayı niçin ötelersiniz?

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.