Dünyanın merkezinde aile şirketi olmak ve kurumsallaşmak

Globalleşen dünya ekonomisinin temeli olan firmaların büyük çoğunluğu aile şirketleridir. Aile şirketleri ekonomilerin bel kemiğini oluşturmak amacıyla büyüme yolunda ilerlerken aynı zamanda tarihten silinmeleri de çok şaşırtıcı olmamaktadır.

            Ülkelerin ekonomilerinde önemli paylara sahip olan aile şirketlerinde karşımıza çıkan en büyük problemlerin başında yönetimlerdeki aile bireylerinin kendi içlerinde yaşanan iktidar çekişmeleri ve kuşaklar arası çatışmalar çıkmaktadır. Bunların haricinde de birçok ufak ve önemli sıkıntılar olduğunu biliyoruz.

            Aile şirketlerinin ekonomilerdeki her 100 firmanın 90’ı olarak kabul edildiğinde küresel ekonomin yüksek bir kısmını omuzlarında taşıdıkları görülmektedir. Aile şirketleri diğer büyük, kurumsallaşmış şirketlere nazaran üvey evlat olarak görülmesi tamamen büyük firmaların da bir gün aile şirketi olduğunu unutmamızdan kaynaklanmaktadır.

            Aile ve iş hayatı kelimelerini anlamak için aynanın arka tarafındaki yansımalarına baktığımızda aile kelimesinin altında, sevgi, dayanışma, özveri ve affetme kavramlarını barındırırken, iş hayatında kelimesinin altında ise performans, kendini kanıtlama ve verimlilik ön plana çıkmaktadır. Bu iki kelimenin karışımından ise başarılı bir aile şirketi veya yok olmak üzere son demlerini yaşayan bir şirket çıkabilmektedir.

            Takım ruhu, sadakat, güven, devamlılık, hoş görü, anlayış, aynı düşünce ve duyguda buluşmak gibi aile şirketlerindeki dayanışma ve başarı etkenlerinin haricinde olumsuzluk olarak zihniyet, yönetimsel ayrılıklar, güç hırsı, mülkiyet gibi kavramların çıkması ise aile şirketlerinin iç hesaplaşmalara girmesini ve rekabet ortamından kopması anlamına gelmektedir.

            Aile şirketlerinin yapısında yapmış oldukları kurumsallaşma hareketleri büyük bir firma oluşumuna büyük bir adımdır. Yönetim olarak alınan bu kararın arkasında duran birçok aile şirketi dünya çapındaki listelerde en üst sıraları zorlamaktadırlar.

            Kurumsallaşma yolunda adım atmış olan şirketlerde tüm çalışanlar takımın bir üyesi olarak kabul edilir. Şirket içi iletişimler açık, kısa vadeli günlük kar değil uzun vadeli kazanımların plan ve stratejilerinin ekip olarak benimsendiği ve iç denetimin gerçekten önem kazandığı şirketler olmasıdır.

            Yeni TTK ülkemizdeki aile şirketlerinin yapılarında değişiklik sağlamak ve başarı oranlarının artması için yeni yaptırımlarda bulunmaktadır. Bunun en önemli göstergesi şirketlere iç denetim ve dış denetim zorunluluğunun gelmesi gösterilebilir. Temmuz ayında resmi olarak yürürlüğe girecek olan kanun da ana hedef                Kar + Büyüme + Kalite = Sürdürülebilir olmak denebilir.

            Şirket yapımızda yapacağımız değişimler, AR-GE çalışmaları ve müşteri memnuniyeti anketlerinin haricinde büyüme odaklı olan bir şirket personel eğitimlerinden, personelin motivasyonuna kadar tüm süreçleri planlı bir şekilde yapmalı, şirket içinde kurumsallaşmanın en büyük adımı olan ast üst ilişkisinin çerçevesini tam olarak çizmelidir. Unutulmamalıdır ki çalışan memnuniyeti ve ortak değerler ekonomik verimlilik kadar önemli olup, sadakat ve aidiyet duyguları da önem arz etmektedir.

Geçmişe baktığımız da birçok aile şirketinin başarılı hikâyelerini okuyabiliriz. Birçok bilmediğimiz aile şirketin tarihten silinmiş olduğunun bilincinde olabiliriz. Hem ülkemiz hem de şirketimiz için dünya markası olmayı kafamıza koyduksak tek engelimiz kendimiz olduğunu bilmeliyiz.

            Unutulmaması gereken aile şirketlerini kuran girişimci ruhların yanında, yenilikçi, değişimlere hızlı ayak uydurabilen, aktif ve pratik ruhlarında içimizde olduğudur.