DTO’daki “süt liman” seçim havasını FETÖ bozdu

DTO’daki “süt liman” seçim havasını FETÖ bozdu

Deniz Ticaret Odası seçimlerinde, günlerdir süren barış havasına gölge düştü. Deniz Eraydın’ın “Herkesin Odası” hareketinin 4 temsilcisinden biri olan Salih Zeki Çakır’a yönelik “FETÖ’cü” suçlaması ipleri gerdi.

İMEAK Deniz Ticaret Odası’nda tam bir centilmenlik havası içinde geçen seçim yarışındaki olumlu havayı karşılıklı suçlamalar bozdu. 18 Kasım’da yapılacak ve mevcut Başkan Metin Kalkavan ile halen Yönetim Kurulu Üyesi olan Tamer Kıran’ın önderlik ettiği “Hepimizin Odası” hareketinin icraatlarını ifade edeceği sondan bir önceki meclis toplantısında kavgadan dönüldü.

Başkan Metin Kalkavan’ın barkovizyonda dostluğun öneminin vurgulandığı dünyanın en uzun araştırmasının sonuçlarını paylaştığı kısa filmin ardından yaptığı “18 kasımda seçim yapacağız ama 20 kasımda hayat devam edecek. Birbirimizi tanımıyoruz. Dünyanın en uzun süren araştırması da bunu gösterdi. Hayat çok kısa bazen bazı şeyler duyduğunuzda kızar öfkelenir, kırılırsınız. Biz sadece ticaret ve sanayi ile değil, ülkemizin ana sorunları ile de uğraşıyoruz.  Hayat çok uzun değil, dostları anlamak lazım. Her zaman doğruları söylemekten kaçınmadım. Hiçbirinize kötü söz söyleyip, hakaret ettim mi? Ben rakibime saygı duyarım. Bilerek ya da bilmeyerek birinizi kırdıysam da özür dilerim. Ne olursa olsun yarışmak bambaşka bir şeydir. İki sonuç vardır, kazanır ya da kaybedersiniz. Ama yapılanlarla gurur duymak yerine onları aşağı çekmek genetiğimizde var. Herkes hayatın çok kısa olduğunu unutmasın” şeklindeki ılımlı sözleriyle başlayan Eylül ayı meclis toplantısı, Gemi Yakıt İkmalcileri Derneği Başkanı ve DTO Yönetim Kurulu Üyesi Ali Deniz Eraydın’ın söz almasıyla boyut değiştirdi.

deniz-eraydin.jpgMeclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu, Eraydın’ın konuşmasını önce engelledi sonra izin verdi

DTO Yönetim Kurulu Üyesi Ali Deniz Eraydın, şu ifadelerle söze başladı:  “Seçim çalışmalarını endişeyle takip ediyorum. Düzeltme gelmeyince konuşma talep ettim. Bu Değişim Grubu 2013 yılında FETÖ’nün DTO’yu ele geçirmek üzere kurulan platform değil mi? Bu platform üzerinden meclise giren üyelerin bir kısmı yurtdışına kaçmadı mı?

cengiz-kaptanoglu-001.jpgSözün tam burasında Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu devreye girdi ve “Burada FETÖ hareketi olmaz” diyerek Eraydın’ın konuşmasını engelledi. Salondan gelen “bırakın konuşsun” tepkileri üzerine geri adım atan Kaptanoğlu, hatibin yeniden konuşmasına izin verdi.

“DTO’yu ele geçirmeye çalışan Değişim Grubu’nu aktive ediyorsunuz”

Bunun üzerine Eraydın, yeniden başlattığı konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Bu benim şahsi fikrim. Her Değişim Grubu FETÖ üyesidir diye bir şey söylemedim. Peki siz hiçbir Değişim Grubu üyesi FETÖ’cü değildir diyebilir misiniz, diyemezsiniz. Yurtdışına kaçanları da suçlayamazsınız. Çünkü, soruşturmalar tamamlanmadı. Her gün yeni soruşturmalar yapılıyor ve ardından dışardakilerin içerdekilerin sayısından fazla olduğu gözüküyor. Bu adamların yaptığı en iyi şey kendilerini sinsice gizlemektir. Rus Büyükelçisi suikasti de bunun en iyi örneğidir. Siz bölücülerin tam tespit edilemediği bir ortamda Mayıs 2013’te FETÖ’cülerin DTO’yu ele geçirmeye çalıştığı Değişim Grubu’nu yeniden aktif hale getiriyorsunuz. Hadi böyle bir gaflette bulunuldu. Değişim Grubu’nun nasıl bir değişim göstererek böyle bir adayı çıkarmaya (Kaptan Salih Zeki Çakır kastediliyor) cüret ettiğini anlatmanız gerekir. Cumhurbaşkanımız, ‘bunları bu ülkenin DNA’larından temizleyeceğim’ diyerek, ortaya bir irade koydu. Devletimiz de canla başla bu temizlikle uğraşıyor. Siz böyle bir ortamda kalktınız içinde gizli ajandalar barındırarak kurulan bir platformu aktive ettiniz.

“Hain darbe başarılı olsaydı DTO’nun Başkanı kim olurdu?”

Değişim Grubu, kendisini değiştirmeden DTO yönetimini değiştirmeye cüret etmiştir. Bu bir gaflettir. Siz 15 Temmuz’u tam olarak anlayamamışsınız. 2013’te seçimi kazanan mevcut yönetim, bu oyunu bozarak takdir aldı, siz sınıfta kaldınız. Şimdi ise çalışmadan torpille sınıf atlamaya ve diploma almaya çaba gösteriyorsunuz. Değişmesi gereken DTO yönetimi değil, değişim gruplarının bizzat kendisidir. Bir soruyla olayı aydınlatmaya çalışayım. 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı, DTO’nun başkanı kim olurdu? Bu çok kolay oldu, başka sorayım: Darbe girişimi başarılı olsaydı, başkanımız Metin Kalkavan nerede olurdu? Bu da kolay oldu. Son soruyu sorayım: 9 Mayıs 2013 seçimlerini Değişim Grubu kazansaydı ne olurdu? Herhalde darbe girişiminin ardından meclis üyelerinin bir kısmı hapiste, diğer kısmı da, yurtdışında olurdu. Adımız FETÖ’cü sektöre çıkar, yeniden seçim yapılır, bırakın faaliyet yapmayı hala algıyı kırmak için çalışmalar yapıyor olurduk.

“Bu oda “Hepinizin” değil değerini artıranların olmalıdır”

Mevcut yönetimin Türk denizcilik sektörüne yaptığı en önemli hizmet, Mayıs 2013 seçimlerini kazanmaktır diyebiliriz. Değişmemekte ısrar eden Değişim Grubu ve oy için bunlarla işbirliği yapan arkadaşlar da, Kasım 2017 seçimlerini bence şimdiden kaybetmiştir. Hepinizin Odası hareketi, kimlerle işbirliği içinde olduğunu çok iyi değerlendirmelidir. Hepinizin Odası söylemi kulağa hoş gelebilir ama bu oda herkesin olmamalıdır. Bu oda değerini bilenlerin ve değerini artıranların olmalıdır. İsmi yüzünden sırasının geldiğini düşünenlerin değil, ismine layık çalışmalar yapıp, sektörümüz ve ülkemize değer katanların olmalıdır. FETÖ şüphelilerine umut olmuş cüretkarlarla poz verenlerin hiç olmamalıdır. Tüm bunlara rağmen kendisini bu ülkenin ve bu odanın sahibi sananlar bilmelidir ki, bizim gibi Atatürkçü, Cumhurbaşkanı’nın iradesini benimsemiş, devletine yakın ve saygılı, sektörü için çalışan ve bu yolda zamanını vakfetmiş üyeleri de vardır. Biz bu odanın sahibi değiliz, ama bu oda bize sahiptir. Bizim yerimiz de, rengimiz de, şeklimiz de bellidir.

Sayın Meclis, yarın dünden büyüktür. Bugünden yanlış işler yaparsak, yarınki kayıplarımız da büyük olur. Dünün yanlışlarıyla geleceğimizi kuramayız. Değişim Grubu ve paydaşları dünün yanlışıdır. Bugün doğruları yaparsak, yarın kazanımlarımız da büyük olur. Metin Kalkavan, dünün doğrusu ve sektörümüzün kazanımıdır. Bugün, bu vizyon ve deneyime sahip çıkarsak, gelecekteki kazanımlarımız da katlanır.”

salih-zeki-cakir-007.jpg“Delili, belgesi olup da adalete teslim etmeyen namussuz, şerefsizdir”

2013 yılı seçimlerinde Metin Kalkavan’ı sallayan ama yıkamayan o dönemdeki Değişim Grubu’nun öncüsü Kapt. Salih Zeki Çakır, suçlamalar üzerine söz alarak Eraydın’a yanıt verdi: Oldukça sinirli olduğu gözlenen Çakır, şöyle konuştu:

“İftiralarla dolu bir konuşma oldu. Benim kim olduğumu herkes bilir Of’luyum, 1975 yılında Yüksek Denizcilik Okulu’na girdim. O günden bugüne beni tanıyan birçok arkadaşımız var.  Bırakın bu terör örgütünü, FETÖ denilen lanet, iblis teşkilatı, herhangi bir cemaat lehine ne sözüm ne de bir eylemim olmuştur. Eğer bu konuda elinde bir delil ya da belge olup da, bunu adalete teslim etmeyen şerefsizdir, namussuzdur. 2013 seçimlerini FETÖ ile ilişkilendirmek hainliktir, iftiradır ve sektöre yakışmaz. Öğrencilik yıllarımdan bu yana DTO için bir nefer gibi çalıştım. Ben reklamımı yapmayı beceremem. Bu konuda Metin Başkan ile de örtüşüyoruz. O da benim gibi yaptıklarını çok da anlatamadığından yakınıyor. Ben yaptığım işi Allah rızası için yaparım.

“O gün yaptıklarımız iftirayla sulandırılamaz”

2013’te destan gibi bir çalışma yaptık. Yüzde 7-8 katılımlarla yapılan seçimi 38-40’lara taşıdık. O gün yapılanlar böyle bir iftirayla sulandırılacak bir çalışma değildi. Türkiye’nin genel ortalamasında her konumda maalesef tanıyamadığımız, tanımlayamadığımız insanlar oldu, olabilir. Bununla başkalarına çamur atmak arkadaşımıza yakışmadı. Çünkü, biz onun yaptığı çalışmaları takdirle izliyoruz. Fırsat ve zamanımız oldukça da katkı vermeye çalışıyoruz.

“FETÖ bir terör örgütüdür, Eraydın’ın elinde belge var da yargıya sunmuyorsa suça iştirak eder”

Soruyorum sizlere böyle bir konuşmaya gerek var mıydı? İnsanların yargılanması, söylemleri ve eylemleriyle olur. Oda kayıtlarını çıkarsınlar, bunlarla ilgili bir tane söylemimi bulsunlar ben bütün sorumluluk alanlarımdan istifa edip, köşeme çekilmeye hazırım. Yakışmıyor. Süreci sulandırmayalım, nitelikli projeler sunun, biz öyle yapıyoruz. Benim denizciliğe zarar verecek hiçbir aykırı söylemim olmadı. Bundan sonra da böyle olacak. Bana yapılan çok büyük bir iftiradır. FETÖ bir terör örgütüdür. Terör örgütüne destek vermek suçtur. Böyle bir suçlama da yapılıyorsa, elinde belge olan Deniz Eraydın da yargıya ulaştırmıyorsa suç işlemektedir.”

recep-duzgit2-001.jpgDüzgit: “Bu konuşma metninden Başkan’ın haberi vardı”

Hepinizin Odası Hareketi’nin 4 temsilcisinden biri olan Recep Düzgit de, suçlamalara yanıt vermek için söz aldı. Düzgit, konuşmasında şunları söyledi:

“Bugün burada oturuyorsanız, Metin Bey’in yaptığı ankete ben ve Koray Bey sizin adınızı yazdığı içindir. Biz sizi tanıdığımız için değil, Gemi Yakıt İkmalcileri Derneği Başkanı olduğunuz için yazdık. Şimdi, Başkan Metin Kalkavan’a soruyorum: İçeriğini tam olarak bilmiyor olabilirsiniz ama böyle bir konuşmadan sizin haberiniz var mıydı? Çünkü, yalan söylemediğinizi biliyoruz. Ben bu sorunun cevabını biliyorum.

“Güya 15 Temmuz’da generallerin kaçırılmasına yardım etmişim”

Ben hiçbir zaman KOSDER’in, ODEK’in BADER’in üyesi olmadım, davet de almadım. Ama türlü suçlamalarda bulunan bu kişi kendisi KOSDER üyesi olduğunu söylüyor. Madem biliyorsun peki niye üye oluyorsun? Eğer seçim propagandanız yalnızca suçlamalardan ibaretse bence kaybettiniz. Demin konuşan arkadaşın sözlerinin hafifliği ve düzeyini anlamanız için bir şey söyleyeceğim. 15 Temmuz gecesi Zeyport Limanı’na bir Sahil Güvenlik botu yanaşıyor. Kapıdan da bir araç girip bizden yakıt da almış. O bot, İzmit’te birkaç amiral ve generalin sağa sola kaçırılmasında kullanılmış. Ben İcra Kurulu Başkanı olduğum için Yunanistan’ın Lipsi adasından o botu güvenle ulaştırıp, yakıtını organize eden kişiymişim. Bu arkadaş bunları söyleyebilmiş. Kardeşim, bunlara ihtiyacın varsa, sen başka yere git. Deniz ticaret camiasında yapılacak işler değil bunlar. Yazıklar olsun, şerefsizsin sen! Şerefsiz! Seni uyardım yapma! Boş boş konuşma! Zeyport Limanı kurulduğu günden beri muhasebesi ve İdari İşlerinin sorumlusu Rıdvan Kartal’ın eski elemanı Ender Kurtoğlu’dur. Rıdvan Bey’e sormadan tuvalete gitmez. İkinci kişi ise Osman Kutay’dır ve o da Rıdvan Bey’e sonuna kadar bağlıdır. Yazıklar olsun, biz bu işlere bunlar için mi girdik?

“Bu kürsüde yalan konuşanı, konuştuğuna pişman ederim”

18 Kasım’da seçimler olacak ve kim kazanırsa kazansın, biz 19 Kasım’da da bu oda için çalışacağız. Senin bugün barçların Kumkapı barınağının arkasındaki demir yığınında aykırı bir şekilde duruyorsa, bunu bana borçlusun. Onun yazısını bakanlığa yazan kişiyim ben. Yoksa sen şimdi her seferinde Beylikdüzü’ne gidecektin. İmzasını atan da Metin Kalkavan’dır. Sen kendi konunun dışında ne yaptın onu söyle! Bana hikaye anlatma! Bu saatten sonra bu kürsüde yalan konuşanı konuştuğuna pişman ederim. Gerçeklerle ederim, başka bir şeyle değil. Terbiyesiz herif! “

halim-mete-tepki2-001.jpgSözün burasında ortalık karıştı ve Halim Mete, Recep Düzgit’e “kürsüde konuşuyorsun, hızını alamayıp niye indiğinde de hakaret ediyorsun” diye tepki gösterdi. Mete, araya girenler tarafından sakinleştirildi.

Recep Düzgit’e Mark Twain’li cevap

Recep Düzgit’in ardından cevap hakkı için yeniden söz alan Deniz Eraydın, “Recep Bey’in benimle ve Zeyport ile ilgili tüm söyledikleri gerçek dışıdır. Çizdiği hikayeyi kabul etmiyorum. Kötü söz de sahibine aittir. Ona Mark Twain’in bir sözünü anımsatacağım: “Asla bir aptalla tartışmayın, sizi kendi seviyesine çeker ve sonra tecrübesiyle sizi yener. Dışarıdan bakanlar da, hanginizin galip olduğunu anlamayabilir” Ben sizin tecrübenize saygı duyuyor ve cevap vermiyorum” diye konuştu.

Selçuk ONUR  - LOJİPORT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.