Armatörü hayatta bırakmak, bankanın da menfaatine
Geçtiğimiz yıl birçoğumuz küçük ve güçsüz gözüken denizcilik şirketlerinin hemen çökeceğini düşündük, fakat bir şekilde beklenen çöküş...
Geçtiğimiz yıl birçoğumuz küçük ve güçsüz gözüken denizcilik şirketlerinin hemen çökeceğini düşündük, fakat bir şekilde beklenen çöküş olmadı, hatta bazıları her şeyin abartıldığını iddia ettiler, krizin gerçekliğinden şüphe edenler bile oldu.
İkinci dünya savaşı döneminin başında insanlar “sahte savaş”tan şüphe ettiler, 1939’da savaş ilan edilmişti edilmesine ama hiç bir şey olmuyordu. Bugün gerilimler halen ortada aslında, düşük navlunlar, yetersiz kira bedelleri ve büyük isimlerden yardım çığlıkları. Sav artık eski haber, koskoca Cmt-Cmt’nin dizlerinin üzerine çöküşünü gördük, daha önce zirvedeki üst yönetimin devlete nasıl el açtıklarını gördük. Türkiye’de iyi tanınan Sami Ofer’in Zim'inin bağrışlarını ve büyük zararlara rağmen devleti tarafından kurtarılışını dinledik. Daha örnekler çoğaltılabilir ama basitçe hep çığlıklar vardı, büyük anlamda çöküşler gerçekleşmedi henüz. Ama denizcilikteki bu varoluş savaşı gerçek, sahte değil.
Yeni inşalar gelmeye devam ediyor ve taşınması gereken kargolarda bir artış beklenmediğine göre, daha genç, daha büyük gemiler zaten az olan talebin peşinde koşmaya başlayacak ve muhtemelen iyimserlerin umutlarını boşa çıkaracak. Bu yıl özellikle büyük tonajlı gemiler için zor günler kaçınılmaz gibi gözüküyor.
Eğer neden bazılarının beklediği çöküşün gerçekleşmediğine dönersek, bazı uzmanlara göre bu kâğıt üzerindeki gemi değerlerinin etkisiyle. Geçtiğimiz yılın hesapları belirdikçe, gemilerin değerlerini yitirdiğini göreceğiz. Bu gemiler kredilere karşı güvence olsun diye çoğunlukla ipotekliler, birden bire bakmışsınız bir zamanlar bankada pozitif değere sahipken, kredisi güvencedeyken bir anda eksiye düşmüş, gemiyi satsan krediyi kapatmıyor. Ne olacak o zaman peki?
Eskiden de tecrübe ettiğimiz gibi, aklı başında hiçbir banka, gemi sahibi olmayı istemez. Hatırlayanlar vardır, gemi yönetim şirketlerinin temel çıkış noktası gemi sahibi olmak zorunda kalan bankalardı. 1980’lerin kara günlerinde, bankerler birdenbire ellerinde batık kredilerle kaldılar ve üstüne de armatörlük unvanına sahip oldular, plansız ve isteksiz bir şekilde! O zamanlar Acomarit diye bağımsız bir şirket vardı, çok karlı çıktı bu işten ve armatör bankalar ne yapacaklarını bilemedikleri gemileri bu yönetim şirketlerine “şimdilik” işlettirmeye başladılar. Tek umutları veya çıkış noktaları piyasalar düzelince bu gemileri iyi fiyata satmaktı.
Bu sefer, sütten ağzı yanan misali yine “armatör” olmamak için çoğu bankalar gemi sahiplerini desteklemeye devam ediyor. Bu desteğin temel noktası, gemi sahibini bir gemi yönetim firması gibi görmek, aman başımıza kalmasın da işletsinler mantığı. Bankalar çok kurnaz kurumlar. Şu anda böyle bir destek kendi menfaatlerine… Geçenlerde aldığımız duyuma göre bir gemi yakıt borcundan dolayı tutuklanmak üzereyken, finansmanı sağlayan banka devreye girip aman biz ödeyelim yeter ki gemi işlemeye devam etsin demiş. İşte tam da bu yüzden, kendi ellerini bulaştırmanın hic âlemi yok, borcunun faizini ödemeye çalışan armatörü hayatta bırakmak bankanın menfaatine- şimdilik.
Ama görünüş o ki tekrardan kabul edilebilir karlılık düzeylerine erişinceye kadar daha epey bir süre var, bakalım göreceğiz hep beraber bu işin sonu nereye varacak?
Bizim alanımıza, yakıt sektöründeki kredi riskine gelirsek, ikmalciler kesinlikle “hiçbir şey olmuyor” diye savunma kalkanlarını düşüremezler. Hatta benim bir radikal fikrim var, bence tüm yakıt satış sorumluları (traderlar) patronları tarafından risk yönetimi kurslarına gönderilmeliler. Bu şekilde artık fazla yükten, fazla çalışmaktan harap olmuş kredi müdürü biraz rahatlayabilir ve işin sadece “satmak” olmadığını görmeliler. Kredi müdürlerinin işi çok zor, satışçılar yaramaz çocuk gibi ama frenlenmeleri lazım ve bazen kredi müdürünün balataları yanıyor... Yakıt şirketlerinin yanıp üzerimize çökmesinden çok daha iyi tabii, ama genel bir risk yönetimi anlayışı her dalda “satış yöneticileri” için çok gerekli. Önemli olan satmak değil, sattığınız şeyin parasını zamanında ve eksiksiz olarak alabilmek, ben satayım da gerisini muhasebeciler kovalasın mantığı olmamalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.