Yeniden küreselleşme - REGLOBALIZATION

Trump’ın gümrük tarifeleri çılgınlığı globalde birçok fırtına çıkardı ve etkisi devam ediyor. Dünya genelinde Haziran ayı sonunda Çin’e verdiği sürenin dolumu ile beraber neler olacağı konuşulurken, ülkemiz için yeni sürprizde demir çelik ithalatına uygulamak (bütün dünyaya) istediği % 50 gümrük vergisi olarak görülebilir.

Konuya ekonomi yönünden bakanlar, bu tarifelerin altındaki nedeni aşağıdaki tablo olarak görmek istiyorlar.

reglobalization.png

Tablo çok basit bir gerçeği rakamsal olarak önümüze koyuyor, ABD’nin 2024’de verdiği ticaret açığı 1,2 Trilyon USD gibi dev bir rakam ve bunun sadece %44’ü yukarıdaki 3 ülke ile yapılan ticaretten kaynaklanıyor. Trump bu açığı kapatmak için yolunun bu olduğunu ifade ediyor. Ama tabloda da görüldüğü gibi asıl hedef Çin, konu ise ticaret açığından çok Global sistemin yeniden düzenlenmesi olarak açıkça görülebilir.

Küreselleşme Doğrusal değil Döngüseldir!

Küreselleşme uzun zamandır modern dünyanın tanımlayıcı bir özelliği olsa da, evrimi doğrusal değil döngüseldir. Yeniden Küreselleşme kavramı, ekonomik, politik ve teknolojik güçlerin yönlendirdiği bu devam eden değişimi yansıtır. Tarihsel olarak, bu değişimleri fark edip uyum sağlayamayan uluslar, imparatorluklar ve şirketler gerilerken, değişimi benimseyenler gelişti.

En önemli tarihsel örneklerden biri Osmanlı İmparatorluğu'dur. Doğu ile Batı'nın kesiştiği noktada konumlanan imparatorluk, küresel ticarette önemli bir bağlantı olarak gelişti. Ancak, Avrupa güçleri Asya'ya deniz yolları geliştirdikçe, Osmanlı kontrolündeki kara yollarını iptal ettiler. Ticaret yolları karadan okyanusa kaydıkça, İmparatorluğun ekonomik etkisi azaldı. Ticaret modellerindeki bu değişim, İmparatorluğun uzun vadeli gerilemesine önemli ölçüde katkıda bulundu. Osmanlılar deniz ticaretinin önemini hafife aldılar, Avrupa ülkeleri ise küresel erişimlerini genişletti.

Bu yanlış hesaplama, nihayetinde İmparatorluğun mali ve jeopolitik konumunu zayıflattı. Birçok tarihçi, bu zayıflamanın Osmanlı İmparatorluğu’nun 300 yıl süren gerileme ve çöküşündeki temel faktörlerden birisi olduğunu söylüyor.

Bugün dünya başka bir büyük dönüşüme tanık oluyor: Batılı ülkeler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği, Çin merkezli tedarik zincirlerine olan bağımlılığını aktif olarak azaltıyor ve şirketleri ve ülkeleri çeşitlendirmeye teşvik ediyor. Türkiye, stratejik konumu ve ekonomik güçleri göz önüne alındığında, bu gelişen manzarada önemli bir rol oynama fırsatına sahip…

Türkiye'nin Yeniden Küreselleşmedeki Stratejik Rolü

Türkiye, Doğu ile Batı arasında bir köprü görevi görmeye devam ediyor ve onu mevcut Yeniden Küreselleşme hareketinde çekici bir alternatif haline getiren coğrafi, ekonomik ve lojistik avantajlar sunuyor. Ülkenin Avrupa pazarlarına yakınlığı, şirketlere daha kısa ve daha dayanıklı bir tedarik zinciri sağlıyor ve Asya'da tek kaynaklı üretime aşırı bağımlılıkla ilişkili riskleri azaltıyor. Çok seçenekli ticaret ilişkileri ve altyapısı, Türkiye'nin bu dönüşümde kritik bir merkez olarak ortaya çıkmasını destekliyor.

Çin'in Türkiye'ye yatırımları, özellikle BYD ve Chery gibi markaların üretim fırsatlarını araştırdığı otomotiv gibi sektörlerde artıyor. Bu yatırımlar, Türkiye'nin küresel tedarik zinciri çeşitlendirmesindeki artan öneminin bir göstergesi.

Avrupa, Orta Doğu ve Orta Asya'ya yayılan pazarlara erişim sağlayan Türkiye'nin altyapısı, onu Çin'de başlayan daha uzun ve riskli tedarik rotalarına ideal bir alternatif olarak konumlandırıyor.

harita-2.png

Ancak, Yeniden Küreselleşme hem fırsatlar hem de zorluklar sunuyor. Türkiye artan yabancı yatırım ve ticaret çeşitlendirmesinden faydalanırken, artan üretim maliyetleri bazı endüstrilerin, özellikle tekstilin, operasyonlarını daha düşük maliyetli ülkelere kaydırmasına yol açtı. Türk tekstil perakendecileri, daha düşük işçilik ve işletme maliyetleri nedeniyle giderek daha fazla Mısır'da üretim yapmayı tercih ediyor. Bu, Türkiye'nin stratejik avantajlarına rağmen belirli sektörlerde karşı karşıya olduğu rekabetçi baskıları gösteriyor.

Ticaret, Tarifeler ve Jeopolitik Gerçekler

Türkiye'nin ticaret ilişkileri geleneksel Batılı ortakların ötesine uzanır. Özellikle enerji alanında Rusya ile güçlü ekonomik bağlara sahibiz ve Rusya'nın Ukrayna ile savaşı da dahil olmak üzere devam eden jeopolitik gerginliklere rağmen önemli boru hattı projeleri bu bağlantıyı güçlendiriyor. Benzer şekilde, Türkiye'nin İran ile ticareti önemli olmaya devam ediyor ve 2023'te 5,5 milyar dolara ulaştı. Yine de, Türkiye İran ile ticaret yaparken, merkez bankası yakın zamanda İran riyalini işlem gören para birimleri listesinden çıkardı. Rus rublesi dolaşımda kalmaya devam ediyor ve bu da Türkiye'nin ekonomik ortaklıklarını dengelemede benimsediği farklı yaklaşımı yansıtıyor.

Bir diğer önemli jeopolitik faktör de ABD ticaret politikasıdır. Donald Trump'ın başkanlığa dönüşü, küresel tedarik zincirlerini etkileyen yenilenmiş tarife politikalarını gündeme getirdi. Trump'ın ticarete yönelik geçmişteki yaklaşımı, özellikle ABD ile önemli ticaret fazlası olan ülkelere karşı ekonomik kaldıraç aracı olarak tarifelere odaklanmıştı. Türkiye, ABD ile ticaret hacminde 26. veya 27. sırada yer alırken, agresif tarife önlemleri için daha az olası bir hedef olduğu görülüyor. Ama giriştede belirttiğimiz Demir-Çelik gibi belirli endüstriler hala potansiyel tarifeler ile karşı karşıya kalabilir. Türkiye daha önce de gümrük vergileriyle karşı karşıya kalmıştı ama bu seferki bazı sektörler için daha tehlikeli olacak gibi gözüküyor.

Tedarik Zinciri İnovasyonu ve Ortaya Çıkan Endüstriler

Türkiye'nin tedarik zinciri dayanıklılığındaki artan önemi, üçüncü taraf lojistik (3PL) ve yük taşımacılığı gibi geleneksel lojistik sektörleriyle sınırlı değildir. Ülkemiz, tedarik zinciri verimliliğini artıran teknoloji odaklı çözümlerde hızlı bir artışa da tanık oluyor. Yazılım geliştirme, otomasyon ve robotik konusunda uzmanlaşmış şirketler, Türkiye'nin imalat ve lojistikte Çin'e rekabetçi bir alternatif olarak kendini konumlandırma yeteneğini giderek daha fazla destekliyor.

Türkiye'nin tedarik zinciri sektörünün dijital dönüşümü, akıllı lojistik, yapay zeka destekli envanter yönetimi ve gelişmiş üretim teknolojilerine yapılan yatırımlarla hızlanıyor. Bu genişleme, Türkiye'nin rekabet gücünü artırıyor ve çevikliğin ve teknolojik inovasyonun başarı için çok önemli olduğu Yeniden Küreselleşmiş bir dünyadaki rolünü güçlendiriyor.

Yeniden Küreselleşmenin Geleceği ve Türkiye'nin Rolü

Dünya Yeniden Küreselleşmenin yeni bir aşamasına girerken, Türkiye bu değişimden faydalanmak için iyi bir konumda. Ancak ülkemiz, jeopolitik faktörlerin ve ekonomik politikaların tedarik zincirlerinin nasıl evrileceğini etkileyeceğini kabul ederek çevik kalmalıdır. Tarihten alınan dersler açıktır: Bu değişiklikleri öngören ve bunlara uyum sağlayan ülkeler ve şirketler, küresel ticaretin geleceğinde yerlerini güvence altına alacaklardır. Türkiye, Yeniden Küreselleşmiş dünyada kilit bir oyuncu olarak ortaya çıkma potansiyeline sahiptir, ancak başarı, stratejik avantajlarından yararlanırken karmaşık ekonomik ve politik durumlarda dengede kalma yeteneğine bağlı olacaktır.

Jeopolitik gerginlikler ve küresel ekonomik eğilimler geleceği şekillendirirken, Türkiye'nin kıtalar arasında bir geçit olarak uzun süredir devam eden rolü, ona ticaret ve endüstrinin hızlı değişimlerinde büyüyen bir oyuncu olma şansı veriyor.

Sonuç olarak, “Yeniden Küreselleşme” macerası devam ediyor ve Türkiye'nin yeri, öngörülemeyen bir küresel ekonomide var olan riskleri azaltırken, eldeki fırsatları ne kadar etkili bir şekilde değerlendirdiğine göre belirlenecektir.

Bu yazı toplam 474 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.