Dr. Hakan Çınar

Dr. Hakan Çınar

Savaş ekonomisi ve "MOR"DİNO

Belki bir çoğumuz elbette haberdar olmasına rağmen günlük hayatımızda çok da fazla hissetmesek de, ülke olarak bir savaşın içerisindeyiz. Elbette öncelikle Türk ordusuna ve evlatlarımıza sonsuz başarılar temenni ediyor, asgari düzeyde acısız ve kayıpsız tamamlanmasını Allah’tan diliyoruz. Savaşın ekonomik açıdan piyasalarımıza önemli bir etki edeceği, dövizin yükselip, borsanın gerileyeceği yönünde beklentiler bir hayli fazla olmasına rağmen, beklenilen gibi olmadı. Neyse ki olmadı, zira zaten bu tarz çalkalanmaların hiç de uygun olmadığı bir dönem ve ekonomimizin istikrara fazlası ile ihtiyaç duyduğu, terör ve siyasi çalkalanmaların durulduğu bir süreçte, bu durum bir yandan Türk ordusuna savaştan başarı ile çıkılacağına olan güveni ortaya koyar iken, bir yandan da piyasaların ve iş dünyasının artık olumsuzluk istemediğinin de önemli bir göstergesi.

 “MOR”DİNO

Birkaç dönemdir tartıştığımız eski adı ile ordino, yeni adı ile “yük teslim belgesi”ne ben de yeni bir isim bulayım dedim. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Barosu ile UTİKAD’ın bir arada düzenlediği, aynı anda Loji-ted konferansında panelist olmam sebebi ile katılamadığım organizasyona ilişkin basın bültenini inceledim. Hukuki olarak eşyanın zilyetliğin devrinde gerekli olduğuna dair görüşlere yer verilmiş. Bu düşüncede olanlara sormak isterim, bu durum bizim de imzaladığımız başta AB uyum sözleşmesi olmak üzere, uluslararası mevzuatlara uygun mudur, değil midir? Eğer devir için bu belgeye ihtiyaç var ise, taşıma belgeleri neden var, onu da bir düşünmek gerekir. Tüm taşıma belgeleri üzerinde yazan “consignee” yani alıcı hanesi zaten alıcının kimliğini ortaya koymuyor mu, o halde neden bu tür bir belgeye ihtiyaç var, bunları sorgulamak gerekmez mi? Navlun tahsilatına ilişkin endişeyi elbette anlıyoruz ve elbette ki bu bedelin tahsilatı nakliyecinin hakkıdır. Ancak her işte olduğu gibi hukuksal olarak bu bedelin alınabilmesinin zaten pek çok yolu vardır. Ticaret ile uğraşan firmaların tamamı bu yollar ile alacaklarını tahsil edebilirken, nakliyecinin böyle bir ayrıcalığa tabi tutulması asıl tartışılması gereken bir konudur. Panelistler arasında yer alan ve kanunun hazırlandığı komisyonda üye olan Sn. Prof. Dr. Kerim Atamer’in Türk Ticaret Kanunu 1196. maddesi ile ilgili gelen bir soruya, kendisinin “Ordinonun ayrı bir ücret olarak talebinin hukuki olup olmadığı konusunda emin olamadığını, bu konuda tereddüt duyduğunu ve kesin yanıt veremeyeceğini kendisince en uygun çözümün ordino ücretinin navlun ücreti içerisine dahil etmek olduğunu” belirtmesi zaten bu konudaki ücretlendirmeyi manidar hale getirmiyor mu?

Keşke panelde sadece teslim belgesinden bahsedilmek yerine hep vurguladığım haksız yere alınan bazı ücretlere ilişkin art niyetli firmaların disipline edilmesine de değinilse imiş. İşini düzgün yapan ve suiistimal etmeyen acente ve nakliyeci firmalara hiçbir sözüm yok, başından beri söylediğim gibi. Burada tartışılması gereken asıl konu, bu belgenin yarattığı koruma kalkanı rolü ile, alıcının veya satıcının ödememesi gereken pek çok ücretin de rahatlık ile tahsiline sebebiyet veriliyor olması hususu. Eğer taşımacı mutlaka bir devir yapmalı deniliyor ise, bu basit bir onaylama mesajı ile yapılabilir, bedel alınması yalnızca dış ticaretçinin maliyetini yükseltmekten öteye ne yazık ki geçmemektedir.

Bu yazı toplam 2939 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.