Hadi lojistik sektörü tepkisiz, ya devlet?

Kara & Deniz gazetesinin ilk sayısında ses getireceğine yürekten inandığım bir manşetle çıkmıştık. “Harcırah krizi kapıda.” Kıdem tazminatları hesaplanırken, şoförlerin yurtdışındaki iaşe ve ibade ihtiyaçları için verilen ücretin işten ayrılır, ya da emekli olurken kıdem tazminatlarına dahil edilmesini gündeme getirmiştik. Bir yurtdışı seferinin 10 gün sürebildiğini hesaplarsak, her ay alınan harcırahın maaşı geçmesi kaçınılmaz. Bu da astronomik kıdem tazminatları anlamına geliyor. Konuyu dört boyutlu görmüştük. İki kazanan, iki de kaybeden vardı ortada. Kazanan (şimdilik) şoförler ve avukatlar; kaybedenler ise lojistik şirketleri ve devletti. Şoförler (şimdilik) kazanıyordu ama kendilerinden sonra gelen meslektaşlarının işsiz kalabileceklerini hesap etmiyorlardı. Çünkü, şimdiye kadar milyonlarca lira tazminata muhatap olan firma sahipleri önlemlerini almaya başlamışlardı bile. Ya Romanya, Bulgaristan, Moldova gibi ülkelerde açtıkları acentelikler kanalıyla yabancı şoför çalıştırmaya başlamışlar. Ya da, 9. ayını dolduran her şoförü ‘kaşının üzerinde gözün var’ diyerek kapının önüne koymayı prensip edinmişlerdi. Ya devlete ne demeli? Yüzlerce danışmanın görev yaptığı parlamentodaki birkaç hukuk adamının çok kısa sürede fark edebileceği ve düzeltilmesi için ilgili birimlere aktarabileceği konuyu çözmeyerek, Maliye’nin alabileceği vergi gelirinin günden güne azalmasına neden oluyorlardı. Ortada bir bordro olmayacağı için ne işçiden SSK ve gelir vergisi; ne de işverenin menkul ve kıymetlerinden pay alınabilecekti. Ama sürekli kazanan birileri var Aslında bu kesim durumun farkında. Fakat, çözümsüzlükten beslenen dostlarını kıramıyorlar. Avukatlardan söz ediyorum. Parlamentonun ağırlıklı meslek grubunu teşkil ediyorlar. Harcırah probleminde de aslan payını götüren onlar. Çünkü, hukukumuzdaki yorum açığından dolayı kaybetmeleri pek de mümkün olmayan her şoför davasında, kazanılan tazminatların neredeyse yarısını avukatlık ücreti adı altında alıyorlar. Bizden uyarması… Kazananların sesini çıkarmadığı, kaybedenlerin ise, ya farkında olmadığı; ya da ‘mukadderat’ deyip geçtiği bir ülkede yaşıyoruz. Biz, zurnanın son deliği olarak sorunu gündeme taşıdık. Milyonlarca liralık tazminatlar ödeyen işverenlerimiz niye susar? Bir yılı doldurmadan kovulan şoförümüz niye isyan etmez? Elindeki kuşları kaçıran devlet, avucunu kapayarak firarları önleyeceğini niçin düşünemez anlamış değilim. Konunun üç muhatabını sorun, daha da büyümeden çözüme davet ediyorum. Cüneyt Solakoğlu’dan UND’ye sürpriz ziyaret Geçtiğimiz hafta yeni seçilen UND yönetim kurulundan bir grup, Etiler’deki merkezde sürpriz bir konuk ağırladı. UN Ro-Ro’nun önceki CEO’su ve şimdiki yönetim kurulu üyesi Cüneyt Solakoğlu’nun ziyareti, bizim yüzde 53 savımızı doğrular nitelikteydi. Geçen haftaki yazımda yeni UND yönetiminin yüzde 53’ünün Ro-Ro’yu aktif kullananlardan teşkil edildiğini, bunun da UND Deniz’i yeniden canlandırmak için bir fırsat olduğunu aktarmıştım. Sayın Solakoğlu ve bir araya geldiği 6-7 yönetim kurulu üyesinin neler konuştuğunu bilmemiz tabi ki mümkün değil. Ama hislerim, Cüneyt Solakoğlu’nun ‘Sakın, UND Deniz’i yeniden canlandırmaya çalışmayın! Bu doğru bir adım olmaz. Ya da İtalya hattından çıkın, biz de Fransa’dan çıkalım“ demek için orada olduğunu söylüyor. Tabi ki, son sözü UND’nin yeni yönetimi söyleyecek.

Bu yazı toplam 1482 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.