Kapt. Ünal Benlialper

Kapt. Ünal Benlialper

ÇÖL DENİZLER

Ülkemizde ve Dünya genelinde kontrolsüz  biçimde hızla artan nüfusa karşın, beslenme zincirinin önemli halkası olan proteinin de aynı oranda üretilmesi gerekmektedir.             Balık, kesinlikle vazgeçilemeyecek önemli bir protein kaynağıdır. Dünya denizlerinde yapılan kaçak ve kontrolsuz avcılık eğer bu şartlar altında devam ederse, ister kıyı olsun isterse okyanus balıkçılığı yöntemiyle avlanan su ürünleri miktarı, duyulan ihtiyaca kesinlikle cevap veremeyecektir. Protein açığı da hızla artmaya devam edecektir. Bu anlamda bizim balıkçılığımızda da gerekli önlemler alınmadığı takdirde su ürünlerine duyulan gereksinim giderek artacak ve ciddi boyutlara ulaşacaktır.             Bu artışla ülke nüfusumuzun 2020 yılında 84 milyon olacağını tahmin edebiliriz. Su ürünleri sektörümüz bugün sahip olduğu kapasite ile zaten ihtiyacı karşılayamamaktır. Bu durumda kişi başına düşen yıllık tüketim 2kg' a kadar düşebilir. Su ürünleri tüketimi az olan toplumlarda önemli beslenme sorunları ortaya çıkmaktadır. Bugün 600 bin ton olan su ürünlerinin miktarının nüfus artışına oranla en az 1 milyon 400 bin tona çıkması gerekmektedir. Oluşan 800 bin ton açığın sadece yetiştiricilik yoluyla kapatılması mümkün değildir.             Balığı temel gıda maddesi olarak gören Avrupa ülkelerinde son yıllarda kültür balıkçılığında hızlı gelişmeler olmuştur. Ülkemizde ise balık çiftliklerinde yaşanan kargaşalar nedeniyle birçok üretici, çiftliklerini yabancılara satmak zorunda kalmıştır. Balık çiftlikleri, ilgili Bakanlıklar ve de kurumların hatalarının kurbanı olmakta ve yerleşim sorununu çözmekten aciz bürokratların oyuncağı olmaya devam etmektedir.             Sonuçta bürokrasiden ve sermaye yokluğundan bunalan yetiştirici, haklarını yabancılara satarak bu sektörden kurtulmaya çalışmaktadır.             Ülkemizde balık çiftlikleri ile ilgili konular gündemde kalmaya devam ederken önümüzdeki son 10 yıl içinde su ürünlerine duyulan gereksinim giderek artacaktır. Bu giderilirken de '' Korunabilir çevre ve deniz '' anlayışından kesinlikle ödün verilmemelidir.             Denizlerdeki bir çok türün popülasyonunda önemli azalmalar söz konusudur. Bazı türler ise kaybolmuştur.             Toplumumuzda su ürünlerinin tüketimi oldukça düşük seviyelerdedir, buna karşın ihracatımız artış göstermektedir. 2003 yılı ihracatı 38 milyon 500 bin kg iken, bu rakam 2006 yılında 41 milyon 500 bin kg ulaşmıştır.             Dünya'da ve ülkemizde doğacak su ürünleri açığı giderilmesi için '' Korunabilir ve sürdürülebilir balıkçılık '' ın benimsenmesi artık zorunlu bir konuma gelmiştir. Bu alanda Türkiye' nin çok ciddi bir altyapıyı oluşturmaya ihtiyacı vardır. Açık deniz balıkçılığının önü açılmalı ve Devletin desteği ile yönlendirilmelidir.             Okyanus balıkçılığı için uygun teknelerin inşasına başlanılarak dizayn edilmeli ve donatılmalıdır. Açık denizlere uzanan balıkçılığımız ile sektördeki ekonomi daha da güçlenecek ve denizlerimizin üzerindeki baskı azalacaktır. Balık stoklarımızın korunmasında önemli rol oynayacaktır.             Türkiye '' Ulusal balıkçılık '' politikaları ile programlar hazırlanmalı, '' Bilimsel denizcilik '' anlayışı ile misyonunu belirlemelidir. '' Korunabilir çevre '' düşüncesi ile avlanmaya ve yetiştiriciliğe devam etmeli. Ekolojik dengeleri sonuna kadar korumayı ilke edinmelidir.             Avlanma teknolojisindeki hızlı gelişmelerde denizlerdeki stokların azalmasında etkin rol oynamaktadır. Bununda gündeme alınıp teknolojik katliamın önüne geçilmelidir.             Diğer dikkat çekici bir konuda, Ülkemizdeki balıkçı teknelerinin sayısında hızlı bir artış olmasına karşın yakalanan balıkların miktarında artışın olmayışıdır. Aksine azalma söz konusudur. Ortadaki bu çelişki konuyla ilgili acil önlemler alınması gerektiğinin bir göstergesidir.             Yasadışı ve kaçak avlanmaya karşı alınan önlemler arttırılmalı ve caydırıcı  yasalarla güvence altına alınmalıdır. Bu konuda kesinlikle ödün verilmemelidir. Sorunlar için kalıcı ve yapıcı çözümler üretilmelidir.             Denizlerimizde yoğun bir biçimde süren avlanma baskısı azaltılmalı, türlerin üremelerine ve doğal ortamlarında yaşamlarına izin verilmelidir. Bilinçsizce yapılan avcılığın doğuracağı sonuçlar ileride Ulusal bir sorun haline gelecektir. Bozulan ekosistemin yeniden dengelenmesi için yapılacak çalışmalar olumlu sonuçlar vermeyebilir.             Avlanan balıkların belli merkezlerden kıyıya çıkarılması ve kayıt altına alınması, hem ekonomik hem de kontrol yönünden yararlı olacaktır.             Kontrolsüz ve aşırı avlanma sonucu deniz stokları bitme noktasına gelen istavrit için çok acil önlemler alınmalıdır. Hamsi'nin de denizlerimizden yok olmasını istemiyorsak, maksimum avlanma miktarı olan 290 bin tonun üstünde avlanmasına kesinlikle izin verilmemelidir.             İnsanoğlunun beslenmesinde çok önemli ve ayrıcalıklı yeri olan balığın, denizlerimizdeki türlerinin ve miktarının korunması için Ulusal içerikli, eğitime yönelik, toplumun bütün kesimlerini ilgilendirecek nitelikte, dönemleri kapsayan bilimsel programlar hazırlanarak uygulamaya geçilmelidir. Gelecek kuşaklara cansız denizler bırakmak istemiyorsak zaman kaybetmeden önlemleri almak zorundayız. Sürdürülebilir koruma ile su ürünleri stoklarımızı güvence altına alabiliriz. Aksi durumda denizlerimiz '' SU ÇÖLÜ '' ne dönüşecektir.

Bu yazı toplam 1585 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.