'BALIK GÜNÜ'NÜ PROTESTO ETMEK

29 Nisan'da Tuzla cıvıl cıvıldı. 123 yıllık bir çınar olan, İTÜ Denizcilik Fakültesi’nin “Geleneksel Balık Günü” nü kutluyordu herkes. Denizcilik camiası da, eski dostları görmek ve hasbihal için tam kadro oradaydı. Bir bölüm hariç. Deniz Ticaret Odası, bu yılki organizasyonu protesto ederek katılmamıştı. Her ne kadar Başkan Metin Kalkavan’ın önce katılacağı, daha sonra da gelemeyeceği bildirilse de, yapılanın bir protesto olduğunu kimse inkar edemez. Çünkü, ‘kurumları sadece başkanlar temsil eder’ diye bir kural yoktur. Başkan yoksa, başkası vardır. Ancak, DTO’nun hiçbir üyesinin orada olmayışı, akla ‘prensip kararı’ alındığını getirmektedir. Evet, DTO üyeleri gelebilecek muhtemel tepkilerden çekinerek, “Balık Günü”ne katılmamışlardır. Ancak bilinmelidir ki, kurumlarda her şey ‘dikensiz gül bahçesi’ tadında yürümez. Yapılan birçok güzel işin yanında, tartışmaya açık kararlara da imza atılmış olabilir. İki tarafın da, kendi haklılık gerekçelerini savunarak, doğruda buluşmaları mümkündür. Bu cümleye “Balık Günü”nün tartışmak için uygun bir platform olmadığı şeklinde eleştiri gelebilir. Aslında, düğüm tam da buradadır. Öncelikle, iki kurum sorunlar olsa da, bir araya gelebileceklerini dosta düşmana göstermelidir. Kurumların küs kalmaya hakkı yoktur. Deniz Ticaret Odası, kurulduğundan bu yana eğitime en çok destek veren meslek örgütlerinin başında gelmektedir. Ne değişmiştir de, 123 yıldır bu ülkeye zabit yetiştiren köklü bir eğitim kurumuna sırtını dönmüştür? Çünkü DTO, kendi zabitini kendi yetiştirecek bir üniversite kurma amacındadır. Bunu da, bünyesindeki Türk Deniz Eğitim Vakfı (TÜDEV) aracılığıyla gerçekleştirmek istemektedir. Üniversiteye en uygun alan olarak düşündükleri Tuzla’yı da bir eğitim üssü haline getirmek için, bulabildikleri tüm arsaları alıp, TÜDEV’e bağışlamışlardır. İşte, iplerin kopma noktasına gelmesinin sırrı da, burada yatıyor. DTO, geçen yılki “Balık Günü”nde fakülteye kazandırmaya söz verdiği ve fakültenin genişlemesi için gerekli olan arsayı da, TÜDEV’e bağışladıklarının arasına katmıştır. Fakülte de, bu durumu engelleme çabası olarak algılamış ve kılıçlar çekilmiştir. Tehlikenin farkında mısınız? İTÜ Denizcilik Fakültesi’nde konuştuğum birkaç zabit adayından duyduklarım beni çok rahatsız etti. Genç zabitler gelecekte belki de, gemilerinde çalışacakları DTO üyelerini ‘karşı kamp’ gibi görüyorlar. Bundan TÜDEV de nasibini alıyor. Özel kurs ve vakıflarla, fakülte ve meslek okullarında dalga dalga yükselen ‘bizden değilse, makbul değildir’ önyargısı gittikçe büyüyor. Zabit adayları, TÜDEV’den mezun olanların kendileri kadar donanımlı olamayacağı görüşündeler. İki kurum yöneticileri de, tehlikeyi nasıl görmüyorlar anlamıyorum. Bu çocuklar belki de, yarın aynı gemide çalışacaklar. Daha okuldayken birbirine önyargılı yaklaşan bu gençler, sorunsuz görev yapabilir mi? O geminin sağlıklı seyri ne kadar mümkün olabilir. Üstünlük çabaları, gemi personeli ve gemiye zarar vermez mi? Yapılması gereken ‘battı balık’ diyerek tavır almak değil, bir araya gelip çözüm üretmektir.

Bu yazı toplam 1581 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.