Dr. Güntürk Üstün

Dr. Güntürk Üstün

Simgeleştiğim Gar Sahasına Geri Dönebilir Miyim Lütfen?

Değerli TCDD Genel Müdürlüğü Yöneticileri!

Eminim önemli bir bölümünüz birazdan bu sütunda okuyacaklarınızı, doğru ve güncel haberleri kovalamakta usta birtakım basın mensuplarının kaleme aldıkları sayesinde zaten öğrenmiş bulunuyorsunuz. Yine de yoğun çalışma temponuzu kestirebilen, TCDD Taşımacılık A.Ş. kurulmadan önceki döneme ait “Cer Daire”nizin sadık emektarlarından biri sıfatıyla benimle ilgili biraz hızlı biçimde verildiğini işittiğim ve emeklilik hayatımı allak bulak eden kararınızla ilgili beynimde kopan fırtınayı kısaca tümünüzle paylaşmaya karar verdim. Oldukça popüler LOJİPORT haber sitesi yazarlarından Dr. Güntürk Üstün’ün bu pazarki köşesini kaleminin desteğiyle bana ayırma inceliğini göstermesi sonucu işte bu satırlar gözlerinizin önüne gelmiş bulunuyor. Kendisinin bana ait bu haberin meydana getirilmesi sürecinde yalnızca bir tür “yazman” görevi üstlendiğini ve ilgili köşe yazısına hayat veren her sözcüğün tamamen kendi kişisel görüşlerimi yansıttığına vurgu yapmakta özellikle yarar görüyorum. Dr. Üstün’ü niçin kendime “yazman” olarak seçtiğime ait açıklamaya, eğer dilerseniz, düzinelerce satır sonrasındaki “not” kısmında göz atabilirsiniz.

Değerli TCDD Genel Müdürlüğü Yöneticileri!

Lafı fazla dönemeçlerde dolaştırmadan hemen sizlere aktarmayı arzuladığım noktalara tek tek değinmeye başlıyorum. Bendeniz TCDD’nin bir vakitler cer parkındaki toplam sayısı 1000’e yaklaşan buharlı lokomotiflerinin emekli olma “güzel şansı”nı yakalamış olanlarından bir tanesiyim.    Seri numaram 57003. İşletmenizdeki aktif çalışma hayatımda toplam 1550 beygir gücündeydim ve saatte maksimum 80 kilometre hız yapabiliyordum. İki büyük Dünya Savaşı arasına denk gelen dönemde, 1933 yılında Almanya’daki her daim meşhur “çelik devi” Krupp firmasının fabrikalarından birinde üretilip, kısa süre içinde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin genç Devlet Demiryolları idaresinin bünyesine katıldım. Türkiye’ye yolculuğum bir Alman şilebiyle gerçekleştiğinden, tarihi Haydarpaşa Garı’nın görkemiyle ilk ve son kez o zaman tanışmam kısmet oldu. Devlet Demiryollarının cer dairesi beni kariyerimin başından itibaren hep Ege ve Marmara Bölgeleri’nde görevlendirdiğinden bir daha Haydarpaşa’nın raylarıyla hiç karşılaşamadım. Meslek hayatımın geçtiği Türkiye Cumhuriyeti tren hatlarında göreve başladığım sıralarda benim dışımda 26 tane daha ikiz kardeşim olduğunu ve hepimizin de bizzat Türk demiryolu ağı için özel dizayn edilerek üretildiğini öğrenince müthiş gururlandım. İkizlerim de ya benim gibi Krupp ya da dönemin diğer önemli Alman sanayi şirketlerinden Henschel veya Schwarzkopff tarafından inşa edilmişlerdi. Aramıza son kardeşimiz 1937 senesinde katıldı [Seri numarası 57027 olan bu sevgili kardeş,  teknik ömrünü doldurup hurdaya çıkarılmasını takiben duyduğuma göre 1990’ların başında ne acıdır ki kesilerek demiryolu sonsuzluğuna ulaşmıştır].

buharli-lokomotif-bozkurt.jpg

Değerli TCDD Genel Müdürlüğü Yöneticileri!

Ben ve diğer TCDD 57000 serisi buharlı lokomotif kardeşlerim sıklıkla İzmir (Alsancak)-Denizli arasında karma yolcu trenlerini, İzmir (Alsancak)-Soma-Balıkesir hattında yük trenlerini, İzmir (Basmane)-Balıkesir-Bandırma hattında karma yolcu trenlerini, Balıkesir-Bandırma arasında yük trenlerini ve Balıkesir-Kütahya hattında karma yolcu trenleriyle yük trenlerini çekme görevini üstlendik. Bağlı bulunduğumuz veya sürekli iletişimde olduğumuz farklı TCDD lokomotif depoları arasında en bayıldığımız İzmir-Halkapınar buharlı lokomotif deposuydu. Neden derseniz, o bir zamanlarki heybetli deponun ayrıca bir buharlı lokomotif bakım-onarım atölyesi de vardı da ondan! Yani rahatsızlandığımız yahut nadiren ağır hastalandığımızda hepimizin uğrak noktası (bir tür hastanesi) TCDD Halkapınar cer atölyesiydi. Halkapınar dışında, benim sohbetinden en keyif aldığım depoların başında Balıkesir ve Denizli’dekiler geliyordu. Bununla birlikte, görev yaptığım uzun mu uzun yıllar boyunca tıpkı ayrılmaz bir ekip oluşturduğumuz işini iyi bilen makinist ve ateşçilerim gibi, ziyaret ettiğim bütün konuksever depolar ve işinin ustası personeliyle de unutulmaz bir bağ kurduğuma değinmek isterim. Makinist ve ateşçiler demişken, ben doğallıkla Türkçeyi gayet güzel anlayıp konuşurken, herhangi bir yabancı dil bilmiyorum [Almancam ise yok denecek kadar az diyebilirim]. Okuduğunuz bu satırları benim kurduğum cümlelerle yazıya döken mütevazi raysever dostum Dr. Üstün’ün iyi sayılacak derecede Fransızca bilmesi nedeniyle ondan öğrendiğim şu çarpıcı gerçekliği üzerimde inanılmaz emeği olan makinist ve ateşçilerimin anılarına saygı amacıyla sizlerle mutlaka paylaşmam gerektiğini hissettim. Kendisinin bana aktardığına göre, Fransa ulusal demiryolu idaresi SNCF’in yaklaşık 40 seneyi aşkın buharlı cer serüveni süresince, bünyesindeki buharlı lokomotiflerde çalışan tüm makinist ve ateşçilerin özel “koruyucu gözlükler” takmaları zorunluymuş ve söz konusu gözlükleri onlara SNCF ücretsiz olarak, metal bir kutuya konulmuş şekilde, temin ediyormuş. Dr. Üstün’e göre yeryüzünde sadece Fransız buharlı lokomotif personelinin yararlandığı bu ayrıcalığın inanın benim ve TCDD’deki bütün kardeşlerimin makinist ve ateşçilerine de tanınabilmesini öyle çok isterdim ki! Çünkü zorlu meslek yaşamları boyunca, özellikle bacamdan çıkan ince kömür parçacıklarının yanı sıra buhar, rüzgâr ve aşırı soğuktan kıymetli gözlerinin erkenden yıpranmasının bir dereceye kadar önlenebilmesi bence onların da hakkıydı.

Değerli TCDD Genel Müdürlüğü Yöneticileri!

Uzun, hareketli ve renkli demiryolu maceram sırasında, garlardaki en büyük destekçilerim arasında yer alan özverili manevra personeliyle manevra lokomotiflerine de değinmeden sözlerimi sürdürmek niyetinde değilim. 1950’li yıllar çıkageldiğinde, artık cılız ama sevimli buharlı manevra lokomotiflerinden çok dizelli olanlarıyla karşılaşıyordum [Görev yaptığım hatlarda, o tarihten sonraları en fazla işbirliğinde bulunacağım manevra makineleri DH 33100’ler ve 1970’ler sonrasında da DH 3600’lar (anımsayacağınız üzere kendileri TCDD’nin ilk yerli üretim dizel-hidrolik manevra lokomotifleridir) olacaktı]. Ben 1986 yılı başında Ege Bölgesi’ndeki seyrüsefer etkinliklerimi bütünüyle TCDD’nin ilk yerli yapım dizel-elektrik anahat lokomotifi olan DE 24000’lere devrettim. Ondan sonra çok nadiren kimi marşandiz ve iş trenlerinin çekiminde görev yaptıysam da artık 50 yaşımı geride bırakmanın olgunluğuyla teknik ömrümün sona ermek üzere olduğunun farkındaydım. Üstelik gitgide daha sık biçimde ülkenin değişik bölgelerinde görev yapan farklı tipteki buharlı kardeşlerim gibi “ıskat edileceğim” söylentilerini işitmek âdeta kazanımı dondurmaktaydı. Yine de moralimi yüksek tutmaya ve kendimi umutsuzluğun kül rengi sisine kaptırmamaya çabalıyordum. Ancak 1959-1978 arası dönemde İzmir (Basmane)-Balıkesir ve Balıkesir-Kütahya seferlerim esnasında genellikle küçük bir ara istasyonda karşılaşmaktan en fazla mutluluk duyduğum ve benim gibi Alman yapımı MT 5300 serisi mototrenlerden hepsinin yani 16 adet 3 vagonlu dizinin peş peşe söküldüklerinin haberi hayatta kalan bütün kardeşlerim gibi beni de inanılmaz derecede şoka uğratmıştı. Çoğunluğunu yaşlı ve orta yaşlı Alman demiryolu meraklılarının oluşturduğu gruplarla Ege Bölgesi sınırları içinde birkaç turistik tren turuna lokomotiflik yaptıktan sonra “iyi yürekli şans” varlığıma gülümsedi ve 1990’ların ortalarına doğru,  o zamanki meslektaşlarınızın direktifiyle beni pek sevdiğim Balıkesir Gar sahası içinde rahat bir yere, bir çift rayın üzerine şık bir biçimde monte ettiler deyim yerindeyse. Konumumdan hoşnut kalmamak için nankörün nankörü olmak gerekirdi! Hareketsizliğime rağmen, bulunduğum sergi noktasından hem iyi bildiğim Balıkesir lokomotif deposunu, hem de Balıkesir Garı’na Kütahya ve Bandırma yönünden gelip, yine o yöne giden trenleri rahatça izleyebiliyordum. Gördüklerim arasında, aktif zamanlarımda hiç denk gelmediğim DE 22000 ve DE 33000 serisi dizel-elektrik anahat lokomotifleriyle MT 30000 serisi mototrenler de vardı. Balıkesir’deki 20 seneye yakın misafirliğim boyunca şehrin demiryolu ağının nihayet elektrifikasyon ve elektrikli sinyalizasyon sistemine kavuştuğuna da tanıklık etim ki, bu da bana güçlü kuvvetli ve azıcık da havalı E 68000 serisi elektrikli lokomotiflerden arada bir düdük selamı alma olanağı verdi. Öte yandan, sabit varlığıma dek ulaşan enfes “höşmerim” ve “Balıkesir Kaymaklısı” kokuları da bir tür ikramiye idi benim için.

İLGİLİ HABER

Değerli TCDD Genel Müdürlüğü Yöneticileri!

Her nedense, bu derin bir huzurla iç içe dünya tatlısı yaşantım duyduğuma göre sizlerin yönergesiyle işleme konulduğunu işittiğim bir eylemle geçtiğimiz hafta sonu aniden bir karabasana dönüştü. Sanırım 18 Mayıs 2019 gününün sabahı TCDD tarafından görevlendirildiği belirtilen özel bir ekip yanıma gelerek beni ve biricik “tender”imi 2 TIR çekicisine yükleyip, birkaç saat içinde Manisa İli Şehzadeler Belediyesi’ne ulaştırdılar ve ertesi günün akşamı çökmezden önce kentin Organize Sanayi Bölgesinde önceden belirlendiği anlaşılan bir noktaya yerleştirdiler [Deneyimlediğim tarifi güç üzüntüden dolayı tarihleri yanlış anımsamış ve bazı detayları atlamış olabilirim]. Rayların şimdiki efendisi cer araçlarının da saati geldiğinde, benim gibi rayların “eski efendisi-yeni emeklisi” durumuna düşecekleri tren götürmez bir gerçektir. Ülkemizdeki rayların en şanslı eski efendilerinden biri olarak, siz büyüklerimden beni mümkünse makul bir sürede tekrardan Balıkesir Gar alanındaki eski sergi noktama, o da olmazsa en azından şu an yerleştirildiğim yeni sergi noktamdan Dr. Üstün’ün tempolu yürüyüşle bile ancak 1 saat 20 dakikada ulaşılabilineceğini söylediği Manisa Gar sahası içinde uygun göreceğiniz bir çift ray üzerine monte ettirmenizi rica ediyorum. Tesadüfen, 57011 seri numaralı ikizimin Isparta Garı’nın yanı başındaki bir alanda günlerle gecelerini halinden memnun şekilde geçirdiğini öğrendim ki bu sebeple oraya nakledilemeyeceğimin bilincindeyim. 57001, 57018, 57023 ve 57026 seri numaralı ikizlerimin de neredeyse benim bir “fahri Balıkesir sakini” olduğum sıralardan beri işletmenizin Avrupa kıtası ve Akdeniz çanağında yüksek popülariteye sahip “Çamlık Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi”nde sergilendiklerini bildiğimden, elbette beni oraya da göndermeniz mümkün olamayacaktır. Geriye kalıyor, 57007 seri numaralı ikizimin emekliliğin sefasını sürdüğü yine işletmenize ait “Ankara-Behiçbey Açık Hava Buharlı Lokomotif Müzesi”. Başkent ve civarındaki demiryollarını hiç ziyaret fırsatım olmadığından ve herkesin anlata anlata bitiremediği YHT’leri ölmeden önce görebilmeyi arzuladığımdan, siz yöneticilerimin belki bana söz konusu müzedeki ikizimin yanında ya da yakınında boş bir yer bulabileceğiniz hayalimi de canlı tutmak istiyorum açıkçası.

camlik-muzesi.jpg

Değerli TCDD Genel Müdürlüğü Yöneticileri!

Ülkemiz basınında sizlerin talimatıyla yerleştirildiğimin bildirildiği şu anki noktadan ne trenleri görebiliyor ne de seslerini duyabiliyorum. Bütün samimiyetimle vurgulamalıyım ki, senelerimi verdiğim seçkin demiryolu ortamımızda ilgili makamlarca belki hakkımda biraz acele alınmış bir karar olabileceği kanısındayım. Tren tutkunu ne yabancı ne yerli turist geçmez bu Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nden şimdilik hepinize plan ve yaratıcılık dolu verimli günler dileklerimle saygılarımı gönderiyor ve bu uzunca mesajıma göstereceğiniz olası ilgiye önceden teşekkür ediyorum. Umarım, yakın sayılabilecek bir gelecekte kimilerinizle Manisa veya Balıkesir Gar sahası ya da Behiçbey Lokomotif Müzesi alanında karşılıklı görüşüp söyleşmek imkânı buluruz.

            * TCDD 57003 buharlı lokomotifinin notu: Konuya ilişkin duygu ve düşüncelerimi henüz tanınmayan “raysever şair-yazar” Dr. Güntürk Üstün yerine hayli ünlü ve daha yetenekli bir demiryolusever edebiyat insanına da yazdırabilirdim. Ancak onun ben ve benim gibileri “nostaljik” değil de, “tarihi lokomotif” diye tanımlamaktaki karakterli kararlılığıyla bir şiirinde, “Anlayabiliyorum çalışır durumda olmayan tüm lokomotiflerin/Sergilendikleri noktalardaki onmaz burkuntusunu” dizelerini yazmasındaki örnek öngörüsüne karşı açıkçası kayıtsız kalamadım. Bir de, kendisinin varlığından hemen herkes habersizken, LOJİPORT’un kurucusu ve beyni Selçuk Onur Beyefendi’nin onu Haziran 2017’de “Deniz Ve Demiryolu Şairi” diye tanımlayıp, sitesinde haber yapması da yukarıdaki satırları Dr. Üstün’e yazdırmamda belirleyici rol oynadı hiç kuşkusuz. Yanılıp yanılmadığımı umursamaz görünerekten akıp giden bilge zaman ve değerbilir LOJİPORT okurları belirleyecek!

Bu yazı toplam 2593 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.