Rahmi Koç, Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği'nin (OYDER) düzenlediği ''Otomotiv Sektörünün Geleceği'' konulu panelin açılışında yaptığı konuşmada, Bill Clinton'ın 360 bin dolara, Tony Blair'in 250 bin dolara konuşmaya geldiğini, kendisinin de özenip, konuşmacı olarak çağıranlardan, vakfa 10 bin dolar bağış istediğini, ancak bir daha kimseden ses çıkmadığını anlattı.
Koç, ''Şimdiye kadar boğaz tokluğuna çalıştık. Bugün öğle yemeği yer miyiz, yemez miyiz bilmiyorum. Biletler 300 liraymış, biz bedava geldik. Oradan karlıyız'' şeklinde espri yaptı.
Bugün bu panelde otomobil sektörünün geleceğini tartışacaklarını dile getiren Koç, kendisinin ise geçmişinden bahsedeceğini ifade etti.
Koç, Vehbi Koç'un, 1926 yılında Ankara Ticaret Odası'na (ATO) Koç Ticareti kaydettirdiğini belirterek, 2 yıl sonra da otomotiv şubesini kurduğunu söyledi.
Ankara'nın Başkent olmasıyla hummalı bir çalışma başladığını, otomobil ve benzine ihtiyacın artacağını görünce Vehbi Koç'un bayilikler aldığını anlatan Koç, o zamanlar yılda 20 otomobil sattığını kaydetti.
Rahmi Koç, babasının bir gün Paris'te Ford bayisi gördüğünü, içeri girip Ankara Ford bayisi olduğunu söylediğini, onların da babasının Afrika'dan geldiğini zannedip ilgilendiklerini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Babam adamlara, 'kaç araba satıyorsunuz' deyince, onlar '5 bin' demiş. Babam da usulca ayrılmış. Bernard Nahum, 'ortak yaparsan seninle gelirim' demiş, onu derhal ortak etmiş. 1940'da Otomotiv Grubunun temeli atıldı. 1958'de ben çalışmaya başladım. Ben İstanbul'da askerlik yaptım. O zaman İstanbul'da hangi şirkette iş yapacağım diye düşünürken otomotivde iş yapacağımı söyledi. Ona 'eti senin kemiği benim' diye emanet etmiş. 2 metreye 3 metre yerde dosya dolabı niteliğinde bir yerde işe başladım. 'Yedek parça ve tamir işlerini bilirsen otomotivde iyi olursun' diye beni garajda işe verdi.
Ankara Maltepe'de bir servis istasyonumuz vardı. O devirde döviz çok kıttı. Mösyö Bernard zamanın yarısını ticaret yaparak geçirirdi. Bernard Nahum her akşam evine gitmeden, satışların hepsini isterdi. İngiltere'ye giderken beni de yanında götürür, yabancılarla nasıl pazarlık edilir, ahbap olunur, zamanı gelince de nasıl rest çekilir ondan öğrendim. Yılbaşı günü buz gibi depoda mal sayar, envanter çıkartırdık. Bayilerimizle neredeyse akraba gibiydik. İşi bozulan bayilere özel itina gösterirdi. Onun zamanında bir bayi iflas etmedi.''
-GÜNÜMÜZDE REKABET ACIMASIZ HALE GELDİ-
''Türkiye'de ilk defa sanayi kuruyorsanız bürokrasiyi aşabilmek için azimli ve ısrarlı çalışmanız lazımdır. Aksi takdirde işinizi yürütemezsiniz'' diyen Rahmi Koç, başlangıçta yılda 20 araç satarken, 80 senede nereden nereye geldiklerine işaret etti.
Koç, bugünlere, her sene büyüyerek gelmiş olmalarının önemini vurgulayarak, günümüzde rekabetin acımasız hale geldiğini, hem Amerika'da hem de diğer ülkelerde batırılamayacak büyüklükte şirketlerin ne durumlara düştüklerinin görüldüğünü anlattı.
Bu şirketlerin ancak devlet yardımı ve eski hantal yapılarını terk ederek yollarına devam edebildiklerine işaret eden Koç, bundan böyle bol kredilerle har vurup harman savurma zamanının bittiğini kaydetti.
Koç, ekonomik krizin öncelikle gayrimenkul piyasasını etkilediğini, ondan sonra da otomotiv sektörüne ağır darbe vurduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
''Hepimizin şahit olduğu gibi otomotiv sektöründe de birleşme, satın alma ve ortaklık yoluyla şirket sayısı azaldı. Az şirket daha çok üretir duruma gelmiştir. Ama ne var ki 1 artı 1 hiçbir zaman 2 etmeyecektir. Otomotiv işinde başarılı olabilmek için her zaman değişimi takip etmek, her zaman planlı ve programlı hareket etmek her zaman rakipleri yakından takip etme mecburiyetindesiniz. Aksi taktirde faturası çok ağır çıkabilir.
Dünya nüfusu arttıkça ve insanların hayat standardı yükseldikçe otomotive de talep artacaktır. Ama bu artış bundan böyle gelişmekte olan ülkelere, Çin'e, Hindistan'a, Brezilya'ya ve Türkiye'ye kayacaktır. İşte bu trendi iyi takip edip, rekabet gücümüzü artırarak pastadan payımızı almalıyız. Büyürken de karlılığımıza ve nakit artışımıza dikkat etmeliyiz. Çünkü işin can damarı nakdini iyi yönetip kar etmektir. Kar etmezseniz uzun vadede Ar-Ge yapamazsınız, yeni model üretemezsiniz, ortaklarınıza temettü dağıtamazsınız, hisse değeriniz düşer ve kısır döngü içerisine girersiniz. Zaman zaman şu sualle karşı karşıya kalırım; 'efendim kar mı edelim, yoksa piyasa hissesi mi kazanalım'? Cevabım; 'her ikisini birden yapın'dır. Ancak zararına piyasa hissesi elde etmeye çalışmak uzun vadede tehlikeli olabilir. Bu hakikati hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.''
LOJİPORT