Kapt. Ünal Benlialper

Kapt. Ünal Benlialper

ISLAK DEVRİM

Sahip olduğumuz denizlerimizin, göllerimizin, nehirlerimizin ve akarsularımızın yabancı güçlerin egemenliğinden kurtarılmasının üzerinden 83 yıl geçti. Büyük önder ATATÜRK’ün Türk ulusuna armağan ettiği  Kabotaj Kanunu ile , emperyalist  devletlerin denizlerimiz üzerindeki hegemonyası da  son bulmuştur.. Kabotaj hakkımızın kazanılmasından sonra denizcilik tarihimizde yepyeni onurlu bir sayfa açılmıştır.Artık denizlerimizde özgürdük. Buda, Türk ulusunun denizlerde  kazandığı  büyük bir zaferdir. Diğer bir söyleyişle, denizlerimizde gerçekleştirdiğimiz  "ıslak devrim"dir. Böylece, 1 Temmuz 1926 yılında, Dünya harikası denizlerimiz, ulusal kimliğine kavuşarak,büyük bir coşku ile dalgalanmaya başlamıştır. Kabotajın ilanından sonra, günün gelişen ekonomik, siyasi, teknolojik ve sosyal koşullarına göre bu sektörde de önemli değişiklikler olmuştur. Ama,denizcilik alanında sahip olduğumuz değerlerin ve gücün  hiçbir zaman farkına varamadık ve olmamız gereken konuma da hiçbir dönemde ulaşamadık. Denizcilik sektöründe, Cumhuriyetin ilk yıllarında Ulu Önder Atatürk'ün çabalarıyla önemli atılımlar yapıldıysa da, bunlar daha sonra hızını kaybetmiştir. İlk defa İzmir'deki iktisat kongresinde (1923) 300 tonluk gemilere destek kredisinin verilmesi öngörülmüş ve karara bağlanmıştır. Atatürk daha o yıllarda denizciliğimizin gelişmesi ve Dünya denizlerinde söz sahibi olabilmemiz için devletin desteğinin gerekli olduğunu görmüştür.Türk donanması da kabotajın ilanıyla birlikte Çanakkale'nin serin sularından, Ege'nin mavi tenli  dalgalarına doğru özgürce seyir yaparak Kuşadası Körfezi'ne demirlemiştir. Denizcilik, araştırma, özveri, mücadele isteyen, becerilere ve tecrübe birikimine dayalı gelişme gösteren özel bir ihtisas dalıdır. Atatürk'ten sonraki dönemlerde işbaşına geçen iktidarlar, denizcilik sektörüne gerekli ve yeterli yatırımı yapmamışlardır. Halbuki AB ülkeleri arasında en çok kıyısı olan ülke Türkiye'dir. En fazla deniz alanına sahip olma özelliği de yine ülkemize aittir. Kıyı uzunluğu 8 bin 333 kilometre olan güzel ülkemizin sahip olduğu denizlerin toplam alanı da 377 bin kilometrekaredir. Bu rakam oldukça geniş bir sular bölgesini kapsamaktadır. Kara bölümündeki doğal ve yapay göllerin yüzölçümü de 40 bin kilometrekaredir. Bu kadar geniş ve uzun bir alana yayılan kıyılarımızı ve denizlerimizi kullanmasını ve korumasını bilmediğimiz sürece, onlara sahip olmamızın hiçbir anlamı yoktur. İleriye dönük, kalıcı yatırımlar yapmalıyız. Sektörün gelişmesi,uluslar arası kimlik kazanması,Dünya entegrasyonuna uyumu ve ulusal çıkarlar düşünülerek “Planlı ve Programlı Denizcilik Politikaları”nın hazırlanabilmesi için,öncelikle yüzümüzü denize dönüp,onunla barışıp sonrada gücünü kavrayıp denizci ulus olabilme yolunda kültür oluşturmalıyız.Türkiye’ nin bu nedenle uluslar arası uyum çerçevesinde yapılandırmasını sürdürerek bir an önce ”Denizcilik Bakanlığı”nı kurması gerekir. Dünya denizlerinde dolaşan 42 bin geminin 2007 yılında 7,5 milyar ton dolaylarında yük taşıdığı düşünülürse, sektördeki ekonominin gücünü de tahmin edebiliriz.Ülkemizin bu pastadan alacağı pay ise yüzde 2-3 kadar az bir rakamdır.Bu şartlarda , uluslararası denizcilik sektöründe nasıl biz de varız diyebiliriz? Tersanelerimizi Ege ve Akdeniz'e doğru kaydırarak oraları da kontrol altına almalıyız. Yönetimi, hukuku, teknolojisi ve altyapısı ile kendimize özgü "ulusal denizcilik misyonu" nu yaratmalıyız. Türk denizciliği artık hak ettiği yere ulaşmalıdır. Devletin desteği ile gelişmesine hız kazandırmalıdır. Sürekli gelişen ve büyüyen dünya denizcilik konvansiyonlarına çabuk uyum sağlamak için de uluslar arası denizcilik kriterlerini eksiksiz yerine getirmek zorundayız. Türkiye'nin denizcilik sektöründeki geleceği parlaktır. Yeter ki sahip olduğu bu önemli değerleri doğru kullanmasını bilsin ve coğrafi gücünün bilincine varsın.  En önemlisi de, Atatürk’ün dediği gibi ”DENİZCİLİĞİN, TÜRK’ün MİLLİ  ÜLKÜSÜ” olarak görülmesi ve benimsenmesidir

Bu yazı toplam 1601 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.