
Dr. Kerem Şahinboy
Aktokrasi
Bu yazımda, aktokrasi tanımını bürokrasinin zamanımız Türkiye’sinde Akp’lileşmiş hali için kullanıyor olacağım. Günümüzde, aktokratların sıradışı uygulamalarını devletin birçok kurumunda ilgiyle ancak çoklukla hayretle ve kısmen üzülerek izliyoruz. Bürokrat atamalarında yapılan seçimlerin doğruluğu ve önemli koltuklara oturan görevlilerin liyakatleri hakkında da toplumda şüphe duyanların sayısı gittikçe artıyor. Hal böyle olunca, cumhuriyetimizin güzide yapıları, köklü kurumları zaman zaman zarara sürüklenebiliyor.
Bu acı durumdan payını Türk Hava Yolları’da ziyadesiyle aldı ve almaya devam edecek gibi. Siyasal İslamcı kadroların, liyakatten çok biat şartı aranarak doldurulduğu müesseselerimizden biri de çok çok yazıktır ki THY’dir. Günün sonunda, rakamlar konuştuğunda THY’nin açıkladığı zararın başkaca bir açıklaması olamaz. Bu yazıda, göz bebeğimiz, gurur kaynağımız Türk Hava Yolları’nın 2025’in ilk çeyreğinde açıklamış olduğu 2 milyar liraya yaklaşan zararın sebeplerini araştıralım istiyorum.
Öncelikle, filo yöneten lojistik kurumları filo yenileme yatırımları süreçlerinde zarar açıklayabilirler, bunu bir kenara not edelim. Şirketin mizanı, bilançosu, nakit akışı, likit değerleri, müşteri sadakât oranı ve pazar payı sağlıklı göstergelerle bezeliyken ortaya çıkan bu tip zararları hem piyasaya hem de yatırımcılarınıza rahatça açıklayabilirsiniz. Birkaç dönem zarar edersiniz ancak kısa süre sonra genç filonuzla yüksek kârlılıkları yakalayabilirsiniz. Analizimize bu gerçeği gözeterek yaklaşmamız doğru olacaktır.
Bilindiği üzere, THY ve Lufthansa 1989 yılında %50’şer ortaklıkla SunExpress’i kurdular. SunExpress, bir “leisure carrier”, yani tatil odaklı taşıyıcı olarak konumlandırıldı. Temel hedef, Almanya’dan ve çevre ülkelerden Türkiye’ye gurbetçileri düşük maliyetli olarak taşımaktı. SunExpress kendine “niche” bir pazar yarattı ve bu pazarın da ekmeğini başarılı bir şekilde (Örneğin: Köln-Antalya veya Düsseldorf – Gaziantep uçuşlarıyla) yedi. SunExpress 2024 yılında 2 milyar EUR gelir elde etmeyi başarmışken, operasyonel zafiyetler ve artan maaşlar sebebiyle korkunç bir zarar açıkladı: 2025’in ilk çeyreğinde yaklaşık 5 milyar TL!
Bu kaybın yarısı direkt olarak THY’nin tahtasına zarar olarak yazıldı. Elbette, güneşi çamurla sıvama gayretkeşliğinden geri adım atmak istemeyecek aktokratlar “Biz aslında kazanıyorduk da Almanya kaybedince biz de yenilmiş sayıldık.” ekseninde bir yönetim algısı yaratmaya çabalayacaklardır; yersen. SunExpress’in bir siber saldırıya uğrayıp tüm müşteri bilgilerinin sızdırılması ve saça sola saçılması olayının da üzerine toprak atılıp kapatıldığını belirtelim ve devam edelim.
THY’nin zarar etmesin diğer sebebi ise siyasi bir partinin kadro cenneti haline gelmesi ve personel giderlerinin rekor seviyelere ulaşmasıdır. THY’de personel giderleri döviz bazında neredeyse %20 artarak 1,35 milyar dolara yükseldi. THY’nin %11,4’lük personel artışının sebeplerini araştırırsak ne demek istediğimiz anlaşılacaktır. Her müdüre bir sekreter, her müdür sekreterine bir sekreter ve sekreterin sekreterine de bir asistan atarsak THY’deki gibi bir şirket yönetimine sahip oluruz. Onlar hallerinden memnun olabilirler ancak bayrak taşıyıcımızın Türk Milleti’nin şirketi olduğunu hatırlatmamız gerekir. Bir kişilik işe on kişi istihdam eder ve bunları da ekseri kendi aktokrat çevrenizin liyakati soru işaretleriyle dolu, “marabalarından” seçerseniz ortaya böyle bir resim çıkar.
THY’nin yaklaşık 200 milyon dolarlık zararı (derivative instruments) olarak tanımlanan finansal türev araçlarından kaynaklanıyor. Büyük taşımacılık firmaları kimi temel operasyonel giderlerini (örneğin yakıt) ”hedge” edebilirler. Burada piyasa okuyuculuğu, burnun koku alması, şartların oynaklığını yerinde değerlendirme kabiliyetleri ön plana çıkar. Neşteri vuracak hekimin karar vermesi yetmez, yeri ve zamanı da çok büyük önem taşır. Yakıt giderlerimizi hedge edelim bir karardır ve kabul görür ancak ne zaman ve hangi şartlarda yapılacağını uzmanca değerlendirmek yerinde olacaktır.
Örneğin, THY 2024 sonunda petrolün varil fiyatı 90 dolar olacak varsayımıyla hedge yaptıysa ve 2025 Q1 itibarıyla fiyatlar 70 dolara düştüyse, sadece bu fark üzerinden milyonlarca dolarlık zarar yazması kaçınılmazdır. Buradaki sorun sadece fiyat sapması değil, hedge pozisyonlarının zamanlaması ve agresifliğiyle ilgilidir.
Aktokratların bu konuda sınıfta kaldığını söylemek için “ekonomist” (!) olmaya gerek yok. Yüksek rakamdan girilen bir kalemin düşüşü tablolara yansımamazlık etmiyor. Özetle, yakıt, kur veya faiz riski yönetiminin THY’de iyileştirmeye açık noktalar olduğunu ifade etmemiz yerinde olur.
Bir diğer sebep olarak, THY’nin FAVÖK marjının, %5,75 ile pandemi döneminden bu yana en düşük seviyeye inmiş olmasını belirtebiliriz. FAVÖK, faiz, vergi ve amortisman giderlerinden arındırılmış (fileto) kârı gösterdiğinden işlerin iyi gidip gitmediği hakkında ilk baktığımız indikatörlerden birisidir. Operasyonel gelir kaybı, doğrudan “core-activity” tabanlı bir kayıp olduğundan bizce öncelikle odaklanılması gereken nokta olmalıdır. “Piyasada işler kesat hocam, elden ne gelir!” açıklamalarının seslendirildiği toplantıları hayal edebiliriz ancak aynı dönem (Q1 2025) için Air France-KLM’nin FAVÖK’ü önceki yıla oranla %125 arttıysa acaba onlar neyi doğru yapıyorlar da biz yanlış yapıyoruz? Yoksa orada Macron’un yakın çevresi, eşi dostu, akrabası, köylüsü, süt kardeşi, kiliseden tanışı, rahip okulu çıkışlı itikadı bütün tayfa Air France-KLM’de kadrolaşmıyor mu?
Diğer konu ise THY’nin sadece kendi endüstrisinde küresel devlerle rekabet etmiyor oluşudur. Malumunuz, aktokratlar sadece THY’de konuşlu değiller. Bu kadrolar neredeyse devlet erkinin tümüne intisap ettiklerinden dolayı ekonominin, hukukun, eğitimin, özetle sistemin kötü yönetiminin sonuçlarıyla her Türk şirketi kadar THY’de cebelleşmek zorunda kalıyor.
Geldiğimiz gün itibarıyla THY’nin açık pozisyonu 230 milyar TL’dir. Sürekli dövizle alan, filo güncelleyen, uluslararası hizmet sunan bir şirketin (döviz gelirleri dikkate alındığında bile) yereldeki döviz hareketlerinden olumsuz etkilendiğini görmemek imkansız. Dolarla uçak alıyorsunuz, TL sürekli değer kaybediyor ve borcunuz tefeci faizi gibi artıyor. Buna can dayanır mı? Heybeden turplar dökülecek deniliyor, onlarca masum genç, tertemiz vatandaş mapushanelere atılıyor, anayasal hakları göz ardı ediliyor. Çorbasını sıcak parayla kaynatmaya çalışan aktokratların ekonomik sisteminden buharlaşan milyarlarca Dolar sebebiyle döviz bir anda 36 TL’den 42’lere zıplıyor. Devre kesiciler, döviz yakıcılar, nas ekonomistleri, yandaşlar, troller, aktokratlar mahalleyi bilgi çöplüğüne çevirirken milyarlarca dolar buharlaşıyor ve kur zar-zor 38-39’lara çapalanıyor. Dün THY’nin 36 lira olan borcu an itibarıyla 39 lira oldu, hayırlı olsun. Zaten, hedge’den sınıfta kalmışlardı, reelde de yapacakları bir şey kalmadı. Dua edelim de başka turp çıkmasın mı diyeceğiz?
Türk Hava Yolları, adı gibi şanlı, isminde yüce Türk Milletinin adını taşıyan ve cumhuriyetimizin gönül dolusu iftiharlarıyla bu günlere getirilmiş bir kurumdur. Bu kurumun sahibi Türk Milletidir. Demokratik, çağdaş, laik, parlamenter sistemle yönetilen, genç cumhuriyetimizin kısıtlı imkanlarıyla kurulmuş buna rağmen dünya markası olmayı başarmıştır.
Yukarıdaki resim ibretlik bir durumu ifade etmektedir. Hatalar düzeltilir, açıklar kapatılır, hukuk ve ekonomideki tahribat zamanla, doğru tercihlerle tedavi edilir ve THY hak ettiği şekilde yüksek karlılıklara ulaşır, bundan zerre kadar şüphem yok. Eğer işi ehline bırakırsak, işe göre adam seçer, adama göre iş yaratma gayretine girmezsek yol alırız. THY gibi önemli kurumların tepe ve orta düzey yönetim atamaları liyakat komisyonları eleğinden geçerek şeffaf olarak yapılmalıdır. İç ve özel denetim kuruluşları iş birlikleri dışında TMSF ve BDDK gibi yapılarla koordineli, proaktif denetim mekanizmaları kurulmalıdır. Özellikle finansal araçlarla alınacak kararlarla ilgili bağımsız risk komiteleri kurulmalıdır. Gerekiyorsa üniversitelerin ilgili bölümlerinden bir akademisyenler ligi oluşturulup karar destek süreci hantallaşmadan sistemselleştirilebilir.
An itibarıyla bu gerçeklikten oldukça uzaktayız, ve hızla da uzaklaşmaya devam ediyoruz. THY’nin zararı hepimizin zararıdır.
Hak, hukuk ve adaletin egemen olduğu günler dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.