YORGUN DALGALAR

Kapt. Ünal Benlialper

Birbirine karışan ve de hiç ayrılmayan sıradan denizlerin çağlar boyunca hayat hikayeleri ve kıyılara vuran son yüzyıldaki çığlık çığlığa ölümleri. Onların yalnızlığındaki inanılmaz doğasal gücün, evrensel anlatımlarındaki harikalar yaratan yansımalarında, felsefi bir duygu ile sarılırsınız. Denizler ve Okyanuslar ölümsüz müdür? Onların bu kirlenmiş dünyada yaşamlarını sürdürebilmek için verdikleri mücadelenin farkında mıyız ? Gün gelecek Güneş ışınları ile pırıl pırıl parlayan mavi yaşamdaki canlılık belirtileri sessizce kaybolup gidecek. Kaygısız ve tepkisiz insanoğlu ise azılı hırslarının ve bitmek tükenmek bilmeyen egosunun sonuçlarına da tarihsel bir ders ile çok acı çekerek katlanacaktır. Denizleri kurtarabilmek için özellikle geri kalmış toplumların zihinlerinde kalıcı eğitim tezleri bırakmalıyız. Denizlerin çok yönlü kullanımından, korunmasına ve de onlara duyulan yoğun sevginin tanımlanmasına kadar geniş bir açılım ile konuyu sergilemeliyiz. Denizler hiçbir şey ile karşılaştırılmayacak kadar gerekli olan ve ayrıcalıklı bir gerçeğin de evrendeki kesintisiz varlığının ifadesidir. Onlar ne yeni bir moda anlayışı, nede eğlencenin, zevkin tahribata uğramış simgesidir. Sular dünyası ölüm ile yaşam arasındaki gerçekleri insanoğluna aralıksız sunan ve bereketin yeryüzü cennetine açılan kapılarıdır. Bu yüzden okyanuslar ve denizler, ölümün karar verdiği göstergelerin hapsedildiği bir yer olmamalı. Çünkü okyanuslar aynı zamanda, yeryüzünde yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli olan kimyasal dengenin sağlandığı alanlardır. Kıyılar yorgun, dalgalar bitkin, okyanuslar yeter artık diye isyanda. Ama insanlık medeniyet maskesinin arkasına saklanmış,suskun ve halen ihanet planları peşinde koşuyor. Sanki sonsuz yaşamın sırlarını keşfetmiş gibi pervasızca sırıtıyor. Umutların bittiği yerde başlayacak olan karamsarlık çökünce bütün kasvetiyle yüreğine, sanma ki kurtuluşun olacak duyduğun pişmanlığın pişkin feryatları. Denizlerin, kıyıların, çevrenin ve içinde yaşadığımız doğanın insafsızca tahribatı ile,gelecek kuşaklara ağır bir bedel ödeteceğiz. Dünya'da her şey artık ekonomiye endekslenmiş durumda. Ekonomi,toplumu kendine esir etmeyi başarmış ve adeta kölesi konumuna getirmiştir. Halbuki insanlık, süratle ve bilinçsizce kirlettiği doğanın ne kadar önemli olduğunu ve kaybolan değerleri hiçbir ekonomik gücün geri getiremeyeceğinin artık bilincinde olmalıdır. Ekoloji mi yoksa ekonomi mi? Tercih yapmak farklı görüşlere neden olabilir.Ekoloji,gelecek için çok önemli olan,yasam alanlarımız,yasadığımız ve yasanılacak olan doğal ortamların varlığını tanımlar.Ekonomi ise, paranın insanlığı satın almasıdır. Ekoloji olmadan kesinlikle ekonomi olamaz.İnsanoğlunun bu gerçeği artık kesinlikle kavraması gerekir Denizler ve Okyanuslardaki yaşam, elbetteki belli kriterler yerine getirildiği sürece doğurgan ve de paylaşımcıdır. Nimetleri bizlere cömertçe sunan bu sular okyanusunda, sürdürülebilir yaşamın devam etmesine olanak tanımak, insanlığın koruması ve kontrolü altındadır. Çaresizlik ve ihtiras duygularıyla yoğrulan toplumlar,doğaya verdikleri bu inanılmaz zararlar  karşısında nasıl bir bedel ödeyecektirler bilinmez. Doğanın bize verebileceklerinden daha fazlasını beklemek ve şartları zorlamak geri dönüşü olmayan tahribatlara neden olacaktır. Bu da,gelecek kuşakların yaşam haklarına tecavüz ile aynı anlama gelmektedir. Denizlere ve Okyanuslara sahip çıkalım, onları koruyalım ve çocuklarımıza , torunlarımıza utanç suları bırakmayalım. Doğanın yaşam direncini artık daha fazla zorlamanın hiçbir anlamı olamaz.Doğa acımazsızdır ama insanoğlu gibi asla doyumsuz ve hain değildir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.