TÜRKİYE'DE KONFERANSLARIN YANLIŞ ALGISI

Sabri Ergenecoşar

  Üniversiteye başladıktan bir kaç hafta sonra kurduğumuz “Girişimcilik ve işletme Klübü” için yapmaya başladığımız “ Kariyer Günleri” etkinliğine o zamanlar için gerçekten zor olanı başarmış sektördeki büyük firma yöneticilerinden, yazarlardan, oyunculardan ve eski bakanlardan bir çok kişiyi konuşmacı olarak okulumuzda ağırlama fırsatını yakalamıştık.   Konuşmacılar ile klüp başkanı olarak bir çok kez karşılıklı görüşme fırsatım oldu. Etkinlik ile ilgili fikir alışverişlerimiz doğrultusunda yapmış olduğumuz “kariyer günleri” etkinliklerimiz ve diğer bir çok organizasyonumuzda ki amacımız olan “Öğrencilere doğru bir yol göstermek” arzumuzu başarıyla yerine getirdik.   Konuklarımız yapmış olduğumuz zaman planlamasına uydukları gibi doğal ve samimi bir atmosfer oluşturmuşlar ve öğrencilerle aralarında çok iyi iletişim köprüsü kurmuşlardı. Bu köprünün kurulmasında ki en büyük etkenlerden bir tanesi konuşmacılara etkinlik ile ilgili doğru bilgileri vermemizden ve onlardan beklentimizi net bir şekilde belirtmemizden kaynaklandığını halen düşünmekteyim.   İşimin en güzel taraflarından bir tanesi bir çok konfransa konuşmacı veya dinleyici olarak katılabilmemdir. Dinleyici olarak katıldığım konferanslarda genel olarak katılımın beklenenin altında olduğunu gözlemleme fırsatım çok oldu.   Yurt dışındaki bir çok konfransın videolarını çok rahat bir şekilde video sitelerinden izleyebilirsiniz. Eğer benim gibi konferanslara sıklıkla katılan biriyseniz dikkatinizi 2 şey çekecektir.  

  • Konferans salonun büyük ve katılımın %100 olduğu,
  • Konuşmacının ayrılan süreyi ne kadar verimli kullanarak bilgileri “hap” şeklinde dinleyicilerle paylaştığı,

  Bizim yapmış olduğumuz konfranslarda ki gözlemim ise bunların tam tersi, çok nadir bir şekilde konferans salonunda yapılan konferansa denk geldim. Genelde konferanslar otellerin salonlarında yapılmakta ve bu salonlar gerçekten küçük, bu küçük salonda otururken tabiki büyük ve boş olan bir salondan daha iyi bu da demek ki bir çok kişi konuşmacılardan daha bilgili olduğu için bu tarz etkinliklere katılmıyor.   Diğer bir gözlemim ise katılan konuşmacılara verilen sürenin %80 nini konuşmacı şirketini slaytlar eşliğinde tanıtmak veya kendisine verilen “konuyu” şirket tanıtımının içine sıkıştırarak anlatmaya çalışmak ile geçirmesi, tabiki oraya gelen bir konuşmacı şirketi ile ilgili bir tanıtım yapmalı fakat bu konuşmanın %10 unu geçmemesi gerektiğini düşünüyorum.   Sonuçta oraya dinleyici olarak gelen insanlar belli bir konuda ki meraklarını veya bilgi eksikliğini gidermek için geliyor. Örnek olarak farazi bir örnek vereyim.   Girişimcilik konferansına konuşmacı olarak katılan Ali Sabancının sunum boyunca Pegasus’un ne kadar ucuza dünyadaki gittiği ülkeler ağını anlatması mı oraya dinleyici olarak gelmiş  girişimci ruhunu içinde barındıran gençlere yol gösterir. Yoksa Ali Sabancının sıfırdan hangi zorluklarla Pegasus’u kurması ve girişimci ruhlu gençlere tavsiyelerde bulunup onların ufkunu açması mı yol gösterir.   Etkinlikleri planlayan, gece gündüz demeden bu organizasyonlarda emeği gecen kişilerin katılımı artırmaları için yapması gereken tek bir şey konuşmacılara açık ve net bir şekilde organizasyonun amacını ve konunun dinleyicileri nasıl bir beklenti içine soktuğunun altını çizerek anlatılması gerektiğidir. NOT: Ali sabancı olayı bir örnektir. Kendisi tam tersine konferanslarda dinleyicilerine  yol göstericidir.   Sabri ERGENECOŞAR ALRYADA DENİZCİLİK sabri@alryada.co  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.