Adana'nın ihracatını artırmak için liman şart

Adana'nın ihracatını artırmak için liman şart

Adana, Doğu Akdeniz’in önemli bir merkezi olarak ticarette etkinliğini artırmak için liman istiyor. İş dünyası, Adana’nın ihracatının yaklaşık 2 milyar dolar bandına sıkıştığını, ihraç ürünlerinin nakliyesinin kolaylaştırılması gerektiğini belirtiyor.

DÜNYA, TOBB öncülüğünde Türkiye’nin 81 ilindeki oda ve borsalarla bir araya geliyor. Her hafta Türkiye’nin bir şehri mercek altına alınacak. Türkiye ekonomisinin yapı taşı kentlerin hedefleri, sorunları ve bu sorunların çözüm önerileri tartışılacak. Türkiye’nin hem üretim hem yatırım atlası “Başkanlar Konuşuyor” yazı dizisi ve DÜNYA Web TV yayınıyla gündeme taşınıyor.

‘Başkanlar Konuşuyor'un ilk durağı ise Türkiye’nin kadim sanayi şehri Adana... Adana, Doğu Akdeniz’in önemli bir merkezi olarak ticarette etkinliğini artırmak için liman istiyor. Mersin limanının yoğun olduğunu, İskenderun’un da kendi üretimleri ile liman kapasitesini doldurduğunu söyleyen iş dünyası, Adana’nın ihracatının yaklaşık 2 milyar dolar bandına sıkıştığını, sorunun aşılması için ihraç ürünlerinin nakliyesinin kolaylaştırılması gerektiğini belirtiyor.

ADANA SANAYİ ODASI BAŞKANI ZEKİ KIVANÇ:

Adana’nın fukarası da ağadır, yaşanılacak kent

Adana yaşanılacak bir il. Yaşam konforlu, trafik rahat, hayat ucuz. Dünyanın en verimli üç ovasından biri Amerika’daki California Ovası diğeri İtalya’daki Po Ovası, üçüncüsü de Türkiye’de Çukurova. Ama bana ‘dünyanın en verimli ovası neresi’ diye sorsanız, ‘Çukurova’ derim. Çünkü diğerleri yılda iki ürün alırken, Çukurova’da üç ürün aldığımız yıllar oluyor. Biliyorsunuz, Adana bir ağa memleketi. "Neyle övünürsünüz"deseler, Adanalılar ağalıklarıyla övünür çünkü fakiri de fukarası da hepsi ağadır, geleni gideni misafir eder. Bu Adana’nın tüm yöneticileri arasında da geçerli, önemli bir birlikteliğimiz var. Adana’yla ilgili bir problem olduğunda hemen oturup, konuşup, taleplerimizi makamlara doğru ve güçlü bir şekilde iletebiliyoruz. İstanbul’dan sonra sanayileşen ikinci kentiz. 1800’lü yıllarda Adana’da 30’u aşkın fabrika var. Tarımda başarılıyız, gastronomide yükseliyoruz. Yavaş yavaş turizm şehri oluyoruz. En büyük sorunumuz ise vasıfsız göç. Adana Sanayi Odamızın yaklaşık 2 bin 250 civarında üyesi var, aktif üye sayımız bin 800. Pandemi nedeniyle kentimizdeki bazı sektörler de yavaşlama oldu, ancak bazı sektörlerde çok başarı kaydetti; gıda, plastik ambalaj, kimya bunlardan bazıları. İhracatımız da artıyor, istihdamımız fena değil.

Yeni OSB alanı ve kimya OSB kuruluyor

Sanayimiz 5084 sayılı teşvik sırasında, teşvik alan Niğde gibi kentlere kaydı. Bir de Osmaniye Adana’dan ayrıldı. Bunlar da ekonomik büyüklük anlamında Türkiye sıralamasında gerilememize neden oldu. Ancak bunu toparlıyoruz. Sayın Valimizin başkanlığında, Adana’ya yeni bir organize sanayi alanı kazandırıyoruz. Organize Sanayimizin bitişiğinde, yaklaşık 40 milyon metrekarelik yeni bir sanayi alanı açıyoruz. Adana’da Yumurtalık’ta, Kimya Organize Sanayi açıyoruz. Kimyacılar yıllardan beri denize yakın bir yer bulamadılar, biz onlar için bu projeyi hayata geçireceğiz. Şu anda da Sanayi Bakanlığı’nda yer tespitleri gerçekleşiyor. Orası da 30 milyon metrekarenin üzerinde bir alan. Ayrıca tarım ihtisas OSB’ler de yapıyoruz, gıda ve su ürünleri üzerine ayrı çalışmalarımız var. Küçük sanayileri bir araya topluyoruz. Ceyhan’da Enerji İhtisas Bölgesi’nde polipropilen üretecek fabrikanın temeli eylül ayında atılacak. Bir de Türkiye Varlık Fonu’nun bir Petrol Rafinerisi Projesi var. Bu da gerçekleşirse, bizim bölgemizde hayırlı işler olur. Eski günlerimizde olduğu gibi ülkemizin gelişmişlik endeksinde 4’üncü, 5’inci sıraya kavuşuruz.

Adana'nın kısmi teşviklere ihtiyacı var

Sanayileşmezsek, üretemezsek, kalkınmamız, ihracatımızın artması mümkün değil. Yatırımlara önem vermemiz lazım. Bu bölgede stratejik teşvikler veriliyor. Bunların artması lazım. Bölgesel teşviklerden daha fazla istifade etmemiz lazım. Ben Malatya, Darendeliyim. Malatya’da bir sanayi var mıydı? Yoktu. Rahmetli Özal’la beraber başladı. Maraş, Niğde, aynı şekilde. Biz sanayiciyiz, bize bir havuç verirseniz, havucun peşinde gideriz. Bu havuç da ne olacak? Yatırım teşviklerine verilecek cazibeler olacak. Bakın, bugün Doğu’da, hiç ummadığınız yerlerde konfeksiyon işletmeleri oldu. Gurur duyuyoruz bundan. Adana’ya da kısmi teşvik vermek lazım. Çünkü lojistik olarak denize yakın, havaalanımız var, demiryollarımız var, ulaşımımız rahat.

Odamız yeşil dönüşümü mentörlükle öğretecek

Yeşil Dönüşüm’ü çok önemsiyoruz. Dünya ekonomisine yön veren devletler karbon salımını 2030’da yüzde 50 azaltmayı düşünüyor. 2050’de de sıfır karbon salımı hedefliyorlar. Biz de Alman Gigaset’ten bir destek alarak, bütün sanayicilerimize Yeşil Dönüşüm’le ilgili eğitimler vermeye çalışıyoruz, mentörlük yapıyoruz. Eğer Yeşil Dönüşüm’ü gerçekleştirmez isek, Avrupalılar sınırda bizden gümrük vergisi gibi karbon vergisi alacaklar. Rekabetçi olabilmemiz için muhakkak Yeşil Dönüşüm’ü gerçekleştirmeliyiz. Çok konuşuluyor, çok eğitim veriliyor ama hepsi yarım yarım. Sanayi Odası olarak, “Biz bu işi mentörlük yaparak öğretmeliyiz” dedik. Bunun için harekete geçtik.

Sanayiciye "Çatıya güneş enerjisi kurdun mu" sorusu

Şimdi bütün işletmelerimiz çatılarına güneş enerjisi yapıyor. 2011 yılında Türkiye’de ilk defa bizim şirketimiz çatısına yarım megavatlık, 10 bin metrekare alanda güneş enerjisi kurdu. O zaman şimdiki mühendislikler yoktu. İspanyol şirketine 20 bin Euro sadece, bu çatının yönü nasıl olsun da panel nasıl konsun diye ödeme yapmıştık. Hamdolsun, bugün ülkemizde hem panel üretiliyor hem güneş enerjisi konstrüksiyonları üretiliyor hem de montajı yapılıyor. Bir invertör üretilemiyor ama onu da yaparız. Sanayicimiz hızla güneş enerjisi yatırımı yaptı, her meclis toplantısında sorarım “güneş enerjisi yapmayan kaldı mı” diye.

Yalın üretimi anlatmak için kollarımızı sıvadık

ADASO olarak çok önemsediğimiz bir şey var; yalın üretim. Türkiye’de sanayinin olduğu her ilde, muhakkak yalın üretime geçilmeli. Bu yüzden KOSGEB’e teklifte bulunduk, “Millete para vereceğine, yalın üretim, dijital dönüşümle ilgili eğitimlere para verin” dedik. Kabul ettiler. Şu anda Adana’da yaklaşık 40 bin kişinin çalıştığı bir sanayi sitesinin girişinde, büyükşehir belediyemiz bize 12 bin metrekare yer tahsis etti. Sanayi Bakanlığı’ndan da destek alarak, orada bir Yalın Üretim ve Dijital Dönüşüm Merkezi kuruluyor. Burada yapacağımız nedir? Bunun güzel örnekleri Ankara’da, Konya’da, Kayseri’de, Bursa’da ve Mersin’de yeni gerçekleşti. Biz burada sanayiciye; bir işin akışını nasıl değiştirebiliriz, hangi hamlelerle, on adımda yapılan bir işi üç adıma düşürebiliriz, ergonomisini, insan sağlığını nasıl rahat ettirebiliriz, bu eğitimleri vermeye çalışıyoruz. Binamız temmuz ayında bitecek ama biz yine de bu eğitimlere başladık. Bir de dijital dönüşüm ofisi kuruyoruz. Pandemi sayesinde belki yıllar sürecek olan dijital dönüşümü, 6 ayda gerçekleştirdik.

Adana'ya liman yatırımı şart

6. Kalkınma Planı’nda, Doğu Akdeniz’de bir tane daha konteynır limanı vardı. Mersin’deki konteynır limanı tamamen doldu, İskenderun da şimdilik yetiyor. Bu nedenle Karataş, Yumurtalık ya da Ceyhan’a büyük bir konteynır limanı yapılmasına ihtiyaç var. Biz ülke olarak 180-200 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz. Ama hedeflerimiz çok büyük. 500 milyar dolardan bahsediyoruz. Verimliliği biraz artırsak, katmadeğeri artırsak, 210 milyar dolara çıkarız. 500 milyar dolar için ne yapıp ne edip, yatırım yapmamız lazım. Ülkenin refahı mutluluğu için bu yatırımları yapmalıyız. Bu yatırım yapıldığı zaman ihracat limanları artık bu yükleri karşılayamaz noktaya gelir. Çünkü hali hazırda limanlarımız dolu. Bu nedenle liman yatırımı şart.

ADANA TİCARET ODASI (ATO) BAŞKANI ATİLLA MENEVŞE:

Adana çevre kentler ile ekonomik bir havza

Adana Ticaret Odası’na 31 bini aşkın kayıtlı üyemiz var. Pandemiyle beraber Adana’da işbirliğinin, diyalogun en üst düzeyde olduğu bir dönem yaşıyoruz. Valiliklerden belediyelere, oda ve borsalardan OSB’lere, üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına kadar uzanan bir işbirliği içindeyiz. Adana tarım önceliği olan bir şehrimiz, Çukurova’nın merkezindeyiz. Aynı zamanda turistik merkez, Anadolu’yu Ortadoğu’ya bağlayan karayolunun kesiştiği bir noktada, köprü vazifesi görüyor. Diğer taraftan; Mersin Limanı, İskenderun Limanı’nı, bu bölgeye hizmet ediyor. Yani büyük bir avantaj. Ayrıca, bir Çukurova Havalimanı’yla, tam bir lojistik merkez olacağız. Tüm bunlar ticaret potansiyelimize işaret ediyor. Sadece Adana’yı tek başına düşünmemek, bölgesiyle birlikte bakmak lazım; Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş, Mersin, bir bütünün parçaları.

Bir ekonomik havza… Bu bütünü, Marmara’yla kıyaslarsak, bir alternatif olduğumuz, ona rakip olabileceğimiz ortaya çıkıyor.

Adana Demirspor moralimizi yükseltti

Adana’nın yüksek bir yaşam standardı var. Diğer Anadolu kentlerinden farklı. Bu dışardan buraya gelecek beyaz yakalılar için bir avantaj. Adana’nın kökünde bir sahil şehri, kökünde bir girişimcilik ruhu, gastronomi şehri, kültür merkezi, beşeri sermaye ve 2 üniversite var. Aşağı yukarı 60 binin üzerinde üniversite öğrencisi bulunuyor. Bir de tabii en önemlisi, Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi, Ceyhan OSB, Gıda OSB, Tarıma Dayalı Sera OSB, ihtisas bölgesi, tarıma dayalı su ürünleri ihtisas bölgesi, Kimya OSB, yani küçük sanayi bölgeleriyle bunu bir bütünlersek, alt yapısı da çok güçlü. Yani yatırım yapma noktasında burası, büyük avantajlara sahip. Bir de biliyorsunuz. Adana Demirspor’umuz da Süper Lig’e çıktı. Kendilerini buradan kutluyoruz. Adana’nın motivasyonunu yükseltti.

Küçük işletmeleri ihracat için teşvik etmeliyiz

Adana’nın, potansiyeline uygun bir ihracat yaptığı söylenemez. 2 milyar doları zor yakalıyoruz. Büyük firmalar ihracatı nasıl yapacağını biliyor ama küçük işletmeleri teşvik etmeliyiz. Onlara ihracat hedefleri, ihracat pazarları göstermeliyiz. Burada istenen noktayı yakalayamamamızda, yakın coğrafyamızdaki savaşların etkisi var. Ancak Adana’nın geleceği parlak. Burada un var, yağ var, şeker var, bunu helva haline getirecek bir noktaya elbirliği ile taşımalıyız. Teşviklerin de önü açılırsa, Adana’ya büyük stratejik yatırımlar yapılırsa, kendiliğinden bunun geleceğini düşünüyorum.

Kebabın ve festivallerin şehri...

Adana’nın müthiş bir kebap potansiyeli var. Biz burada meşhur bir otele Fransız, İtalyan mutfağını getirdik. Baktık ki otele gelen müşteriler, o mutfakları hiç istemiyor, Adana kebabı soruyor. Büyük emek verilmesine rağmen Fransız ve İtalyan mutağını kapatıp yerine geç kalınmasına rağmen kebapçı açıldı. Sadece kebabımız yok, zengin bir mutfağımız var. Ticaret Odası olarak, Adana’da bir gastronomi kültürünü geliştirmek için bir platform hazırladık. Yakında Kalkınma Ajansı’nın destekleriyle güzel bir konuma getireceğiz. Biliyorsunuz, Adana, Hatay, Gaziantep gastronomi bölgesi. Yavaş yavaş bu destinasyon keşfedildi ama marka haline getirmeliyiz. Adana aynı zamanda festivaller şehri. Portakal Çiçeği, Lezzet, Altın Koza… Lezzet Festivali de gerçekten tutuldu. Adanalı da zaten eğlenmeyi, yemeyi içmeyi sever. Onlara da bir vesile oluyor. Dışarıdan da özlem çeken Adanalılar bölgeye, diğer misafirleriyle beraber geliyor ve Adana’nın bu yönüyle de bir marka şehir olması sağlanmış oluyor. Biz de bundan mutluyuz.

Yeşil mutabakat için KOBİ'ler desteklenmeli

Yeni dönemde Yeşil Mutabakat çok önemli. Buradan yaptığımız ticaretin neredeyse yarısı AB’ye gidiyor.

Bir taraftan Gümrük Birliği ile ilgili müzakereler var. Özetle karbon salımından uzaklaşmış birtakım standartları önümüze sürecekler. Bunlar şu an için risk ama uyum sağladığımızda ilerisi için de önemli bir avantaj olacak. Şimdi yeşil enerji, çevreci üretim gibi konularda kendimize bir çeki düzen vermeliyiz. Büyük şirketler yaptıkları yatırımlarla kendilerini koruyorlar, önemli olan devlet politikasıyla KOBİ’lerin bu sürece uyum sağlaması. Yenilenebilir enerji ürünlerinin, yeniden kullanılmaya uygun hale gelmesi, geri dönüşümün öneminin ve bunların kullanımının nasıl bir avantaj getireceğini ifade etmemiz lazım. Biz Oda olarak bunların eğitimlerini veriyoruz. Keza dijitalleşme de çok önemli bir konu oldu. Bu dijitalleşme sayesinde pandemi döneminde birtakım avantaj lar sağlayan firmalarımızı görüyoruz. Pandemide odalar kendi dijitalleşmelerini de hızlıca gerçekleştirdiler. Üyelerimiz fiziki olarak Oda’ya gelmeden, birtakım işlerini internetten halledebildiler.

ADANA TİCARET BORSASI (ATB) BAŞKANI ŞAHİN BİLGİÇ:

113 borsa aarasında liderlerdeniz

Adana deyince, tarım ve Adana Ticaret Borsası akla gelmek zorunda. Biz önemli bir tarım merkeziyiz. Çukurova’mız sadece Türkiye’yi değil, dünyayı da besleyecek kapasitede. Pandemide gıda ve tarımın ne kadar önemli olduğunu tüm dünya bir kez daha görmüş oldu. Türkiye’de 113 ticaret borsamız var. Adana hem işlem hacmi hem de işlem kapasitesi bakımından bunların liderlerinden. 2019’daki TOBB Genel Kurulumuzda Cumhurbaşkanımızdan birincilik ödülü aldık. Yeni kampüsümüz 72 dönüm arazi üzerine kurulu. 150 bin ton lisanslı, ayrıca 50 bin tonluk depolarımızda buğday, mısır muhafaza ediyoruz. Türkiye’de modern elektronik satış salonu olan, bölgede hizmet veren lisanslı depolara da laboratuvar hizmeti veren, yetkili sınıflandırıcı laboratuvar hizmeti veren bir borsayız. 1900 civarında bir üyemiz var. Bu, borsalara göre büyük rakamdır. Aktif üyemiz, 1200-1300’lerde.

Ekilmemiş bir karış toprak kalmamalı

Mayıs ayı itibariyle, Çukurova’da hasat dönemi başladı. Bölgemiz tüm ürünlerin turfandasını verir. Soğan, patatesle başladık, arkasından karpuz, buğdayla devam ettik. Türkiye’nin pek çok bölgesi kuraklıktan etkilendi. Az da olsa biz de etkilendik. Az yağış aldık ama şükür ki hem üretim hem de ürün kalitesi açısından ciddi bir kaybımız yok. Sadece Çukurova için değil tüm Türkiye için ısrarla altını çizmek istediğim başka bir nokta var; Türkiye’de tarımın planlanması lazım. Bunu ancak, Tarım Bakanlığı ile tarımın paydaşları sahada beraberce planlayabiliriz. Bu sene ürün para etti diye, önümüzdeki sene anormal derecede o ürün ekiliyor, tarlada kalıyor. Bu sene soğan tarlada kaldı. Karpuz, hasat dönemi çok yüksek fiyatla başladı. Belki olgunlaşmamış karpuzlar kırıldı. Bunlara da müsaade edilmemeye çalışılıyor ama oluyor maalesef. Bir de bizim karpuz hasadı başlamadan, İran karpuzu Türkiye’ye geliyor. Aslında engellenmesi lazım. Üretim planlaması iyi yapılırsa, kesinlikle bir karış toprağın ekilmeden kalmayacağını, tohumsuz kalmayacağını düşünüyorum.

Doğal Kaynaklar Bakanlığı kurulmalı

Suya erişme noktasında, belki de Türkiye’nin en iyi bölgelerinin başında Adana geliyor fakat vahşi sulamadan, Adana’yı Çukurova’yı kurtarmalıyız. Basınçlı sulamaya geçmediğiniz takdirde, damlama sulamayı yapma imkanınız yok. Bugün suyu çok hovardaca kullanıyoruz ama yarınlarda hem bölgemiz hem Türkiye bunun sıkıntılarını yaşayacak. Türkiye’de doğal kaynaklar bakanlığı kurulmalı. Kapalı sulamada Konya Ovası’ndaki ve GAP’taki yatırımlar küçümsenemez, Çukurova da buna değmez mi, 5-10 yıl içinde o maliyeti çıkarır.

Uyuyan devi uyandırmamız lazım

Adana’da tarımsal sanayi iyi noktada. Türkiye’deki nişasta fabrikalarının, etanol fabrikalarının büyük çoğunluğu burada. Pamuk, ayçiçek yağı fabrikaları burada. Topraktan ürettiğimizi işleyen fabrikaların çoğu bölgemizde. Ülkemizde İstanbul’dan sonra ikinci sanayi kültürü olan kent Adana’ydı. Bu uyuyan devi tekrar uyandırmak lazım. Çukurova Bölgesel Havalimanı yapılıyor. Belki Adana’dan uzakta ama uçak kargoyla bölgenin ihracatını Avrupa’ya 3-5 saat içinde, aynı gün içerisinde götürecek bir avantaja sahip olacağız. Mersin Limanı ciddi anlamda tıkanma yaşıyor. Yumurtalık, Ceyhan ve Karataş bandında bir liman yapılabilir, ihracatımızı artırır.

Birikimlerinizi TÜRİB'e getirin

Pandemi, dünyada dijitalleşmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Öncesinde şehirlerarası seyahatlerle toplantılarımızı yapardık. Neredeyse bir yıldır tüm toplantılarımız dijital ortamda. Borsa olarak dijitalleşmeye çok önceden adım attık. AB fonları ile bu dönüşümü gerçekleştirdik. Uydudan algılama yöntemiyle; Çukurova’daki toprakların gübresi mi eksik, toprakta hangi element yok bunları tespit ettik. Depolardaki ürünler tamamen dijital ortamdan satılıyor. Türkiye Ürün İhtisas Borsası AŞ’ye (TÜRİB) üye olmanız yeter. Tarım ürünlerinin alım satımını yaparak birikim yapabilirsiniz. Üstelik üyelik aidatı yok. Size bir şifre tanımlanıyor. Her gün saat 10:00’la 13:00 arasında, TÜRİB platformunda, tüm ürünlerinin akışını görebiliyorsunuz. Sadece Ziraat Bankası’ndan bir yatırım hesap açıyorsunuz. Diyelim ki 100 bin lira paranız var, o gün mısır aldınız veya buğday aldınız, 3 gün sonra, prim yaptı, onu sattınız, tekrar aldınız. Tarım ürünlerindeki getiri aslında çok fazla. Şu anda ticaret borsalarımız aracılık hizmeti yapıyor. TÜRİB’e üye yapabiliyor. İstediğiniz zaman da ayrılabiliyorsunuz. Borsa üyeliği gibi mecburiyet arz eden bir şey değil. Onun için, devlet memurudur, işçidir, ev hanımıdır, herkes TÜRİB’e üye olup, burada küçük birikimlerini bile değerlendirebilir. Bu işin grafiklerini tutan bir kişiyim. Tarım ürünleri hiçbir yıl yüzde 50’nin 60’ın altında kazandırmadı. Hatta iddia ediyorum, eğer ürün zarar ederse, bir sene sonra gelsinler paralarını ödeyelim…

Çukurova'yı kaybedersek Türkiye kaybeder

Buradan belediyelere sesleniyorum. Adana’nın tarım toprakları artık imara açılmasın. Başkanlar, şehri verimsiz topraklara yönlendirsin. Her yıl Adana’nın verimli topraklarından yüzde 0.5-1 arasını kaybediyoruz. 50 sene sonra, Adana’da ekecek alan kalmayacak. Buovayı kaybedersek, Türkiye’yi kaybederiz.

ATIĞIN ATIĞINI 1000 TL ÖDEMEMEK İÇİN YAKTILAR, SÖZÜMÜZÜ DİNLEMEDİLER

Adana, bir süre önce hem uluslararası basında hem de Türkiye’de ithal edilen çöplerin tarlalarda yakıldığı çarpıcı fotoğraflarla gündeme geldi. İşin aslını sorduğumuz ADASO Başkanı Zeki Kıvanç, konuyu şöyle anlatıyor:

“Adana’da plastik atık işleme tesisleri çok. Çöplüklerden toplanan pet şişe buralarda istediğiniz renkte istediğiniz kalitede elyaf haline getiriliyor. Bu elyafı kumaş yapıyoruz. Otomotiv, hijyen gibi pek çok endüstri kullanıyor. Ülkemizdeki mevcut hammadde kaynakları, geri dönüşüm işletmelerine yeterli değil. Yeterli olsa, bunları dövizle ithal ederler mi… Ama herkesin evinin önünü temiz tutması lazım. Bizim arkadaşlarımız, getirdikleri atıkları işlediler. İşledikten sonra bu atığın da bir atığı çıkıyor. İşlem için atıklar yıkanıyor, yıkadığı zaman kullanılmayan hammaddeler var. Üzerinde yazı olan plastikler bu atığın atığı oluyor. Kullanamadıkları malzemeleri de “havuz dibi” diye tabir ediyorlar. Bunun bertarafını düzgün yapmadılar. Yani bir çimento fabrikasında kazanda yakılması veya çöp sahalarında gömülmesi gerekir. Hatta gömülmesin, dedik, Sayın valimle, belediye başkanımızla çevre il müdürümüzle toplantılar yaptık. Çimento fabrikasına baskı kurduk; “Bu adamların atığını alın, yakın, imha edin, yani enerjiye dönüştürün” dedik. Maalesef arkadaşlarımız bu atıkları, ücret ödeyip, çimento fabrikalarına veya atık bertaraf tesislerine göndermediler. 1000 lira nakliye ödememek için, bu atıkları, boş buldukları arazilere döktüler. Ondan sonra da yaktılar. Bu yapılacak bir iş değil. Biz Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcımız Mehmet Emin Birpınar’la, burada bu arkadaşları topladık; “Yapmayın, etmeyin” dedik, bizi dinlemediler. Bakanlık da CNN’de, BBC’de haberler çıkınca, radikal karar aldı.

CEZA TÜM SEKTÖRE VERİLDİ ÇÖZÜM DENETİM YAPILMASI

Radikal karar almaktan ziyade, denetlemek lazımdı. Bu işi yapan adama ceza vermek lazımdı ama tüm sektöre ceza verildi. Bakın, bizim birçok ürünümüzde, geri dönüştürülmüş plastik var. Avrupa’da bir atık işletmesinin cirosunun 22 milyar Euro olduğu söyleniyor. Bizim Türkler ne zaman Avrupa’dan gidip bu atıkları satın almaya başladı, bu firmaların otomatikman rahatsızlıkları ortaya çıktı. Biz de plastiği yaktık, onlar da en hassas noktamızdan vurdular. İstatistiklerle mukayese ettiğimde tonunu 185 dolardan ithal ettiğimiz ürünlerden yaptığımız mamullerin tonu 760 dolar olmaktadır. Sosyal medyada çok ağır ithamlarda bulunuyorlar. Denetimle bunu aşabilirdik. İnşallah çözeriz.”

KAYNAK: DÜNYA GAZETESİ

LOJİPORT

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.