Gümrüksüz ülke

Uzun zamandır hükümet kaynakları e-devlet uygulaması çerçevesinde gümrük işlemlerinin yöntem ve şekil değiştireceğini açıklıyorlar. Büyük ihtimalle iş adamlarının işaretleri de bu yöndeki Sayın Gümrük ve Ticaret Bakanımız Hayati Yazıcı "Gümrük işlemeleri süresinin kısalığında dünya birincisi olduğumuzu ve dört saat te işlemin bittiğini " iftiharla söylemek durumunda kaldı. Bu meseleye bakarsak,  iki pencere önümüze çıkıyor. Önce olumlu ve destekleme yönünü görelim. Küresel ve iç içe geçen dünyanın ticaretinde ve "kanlı kapitalizim"de rekabet her şeydir gözlüğü ile her türlü bürokrasi işlemlerin sıfıra yakın indirilmesi amaçlanmaktadır. Özellikle CONFİAD toplantılarında ve çeşitli toplantılara katılanlar tarafından bu hedef ortaya konulmaktadır. Daha evvelki yazılarımda açıklamış ve belirtmiştim. Önümüzde örnek olarak alındığı görülen AB ülkelerinin kendi aralarındaki ticarette , sınır ve bürokratik işlemleri kaldırmış olmaları söz konusudur. Zaten tek devlet olarak hareket etmeleri AB Müktesebatı ve kanunları ile net olarak uygulanmaktadır. Ama biz şu anda AB asıl üyesi değiliz, Gelişmemiz ve üretimimiz yerlerde iken aynı yöntemi uygulama şansımızı ve yaşanacakları göz önüne almalıyız. Bu sene başında basında yayınlandığı gibi "Gümrük idareleri ayrıcalıklı üreticilerin ikametine taşınıyor" deniyordu. Bu belirli bir kıstasa ve geçerliliği olan sanayicilerin adresinde (fabrikasında, antreposunda, bahçesinde) eşyalar geldiğinde memurlara verilen bilgilere dayalı olarak kontrol yapılarak sonuçlandırılacak denmiştir. Hatta memurun eşyayı görmesi bile gerekmeyecektir. Eğer sürat her şey ise çok doğru bir düşünce.  Ve bu işlemin yasal zemini de "yükümlü yetkili kişi olarak Değişik GK 5/A maddesi "işaret edilir, aynı zamanda RİSK KRITERİ öne sürülür.  Bunun yasal ikinci ifadesi de "sonradan kontrol "Yani işlemini bitirdikten sonra devletin denetim aklına gelecek, ihbar olacak veya sıradan şöylesine nerede ise çay içmeye gidelim havasında "bize getirdiğin şu, şu eşyayı göster veya ispat et bakalım diyecekler "de kontrol edecekler. Bunu da ağırlıklı olarak gene kağıt üzerinde veya tesbiti kolay ise eşya üzerinde yapacaklar. İnanırsan. Çok önemle bahsedilen bir diğer sebep te "kağıtsız beyanname-işlem- " olmaktadır. Kağıt demek; 1- Ağaç, orman katliamı ! demek. Bu çok öçü. 2- İşlemlerin uzaması, prosedürlerin artması demek. Öcü. 3-Onay veya izin sürelerinin sıkıntı yaratması demek. Öcü. 4-Sanayicilerin avazları demek aman çok Öcü. Nereden bakarsanız bakın endekslenilen şey,  zaman, hız ve prosedür çılgınlığının bıktırıcılığı işaret ediliyor. Çözüm arayıcılar ve kanun koyucuların bu yakınmalara cevap aramaları gayet normal.  Görünen çabalarda bunu gösteriyor. Nihai karar bu tedbirler olmalı. En yakışanı ve tepe noktasıdır. Alkış gerekir. Hiç sevmediğim yere geldim. AMA !! İkinci pencere ise tam bir çelişkiyi ve realizeyi önümüze çıkarıyor. Nerden bakarsanız bakın olumsuzluklarla dolu. Başından ifade etmem gerekiyor. Kimse işlerin savsaklanmasını, zorluk yaşamayı, rekabette geri kalmayı istemez ve kabullenmez. İşin özü nelerle karşılanacaksa tespit edilmesi ve tedbir alınmasında kitleniyor. Bu hızı elde ederken neler yaşanabileceğini ve olası trafik kazalarına karşı önlem alınıp alınamayacağıdır. Yani işin icabı GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEK'tir. Öncelikle aşık atmaya çalıştığımız ülkeler dünya devleri ve gelişmenin ne olduğunu gösteren hatta prosedürleri yazan gelişmiş ülkeler. Üretimin, icadın ve paranın ağa babaları.  Sakın kendini küçümsemek olarak algılamayın. Gerçekleri görmek ve bilmek hatta yüzümüze vurmak diyebilin lütfen.  Her zaman ve devirde özellikle ticarette mutlaka bir düşman veya öcü yarattık. Dün İtalya,  Almanya, Hindistan ve Çin hep öcü ve sanayimizi bitirenler olarak anlı şanlı sanayicilerimiz başımıza kaktı. Hatta özel ekipler kuruldu. Özel önlemler arandı ve alındı. Örnek Kotalar, ÖTV'ler, Gözetimler. . vs. .  hep bu yüzden icat edildi. Hatta miktar kısıtlaması diye bir garabet yaratıldı. Hem de "Serbest Ticaret" kriterlerine dayalı olarak. Bu korkunun sebebi çok açık olarak az gelişmişlikten -o da ne demekse - kaynaklandığı bir gerçek.  Elin ülkeleri atlı biz hep yaya kaldık bu konuda.  Sanayimiz ya taşaron, ya montajcı ya da aşırmacı olduğu sürece bu böyle gidecektir. Sanayimizin hatta ülkemizin önde giden on ailesine veya gurubuna bakın, özicatları veya sanayisi yok. Sırtını hep dış sanayiciye ve icatlarına dayamış durumdalar. O icatların üzerinde yoğun emekle bazı süs ve yamaları yaparak büyümüş ve büyümüşlerdir.  Şimdi bu höykürmeleri bir tarafa bırakırsak ve işin içine girersek ne ile karşı karşıya kalacağız ona bakalım. Yetkilenmiş Yükümlü Kişi.  Devletin ve kanunların ayrıcalığı ile korunan kişi demektir. Tam olarak Haksız rekabetin Padişahı demektir. İşi net görelim.  Hangi sanayici kendini ikinci sınıfa koyabilir. Hangi tüccar bunu içine sindirebilir. Ve hangi aklı başında bir insan emeklemeden koşabileceğini zannedebilir ? Siz aynı işi yapanların içine birilerini birinci sınıf olarak yetkilendirilmesini kabul edecek misiniz ? Kıstas ne olursa olsun, İÇİNE SİNDİREN VAR MI? Bilmem kaç milyon Tl,  bilmem kaç beyanname ve bilmem kaç kişi çalıştıran kurum ve kişiler ,  beyanname bile vermeden,  kağıt dahi kullanmadan ,  eşyayı bile göstermeden malını tezgaha koyacak , ama sen zavallı !! yeni kurulmuş, sen zavallı !! işini büyütmeye çalışan ve sen zavallı !! serbest ticaret yaptığını zanneden kişi veya kuruluşum,  iş yapmaya çalışacaksın.  Aman kime ne, ben işime bakarım, aman bana ne nasıl olsa bir şeyler kazanıyorum diye avunursan,  atı alan kayboldu gitti bile.  Sebep kendi alın terinle, kendi bilginle her kese örnek olacak bir şey icat edememen. Bi hakkın işini doğru yapmaman. Dışardan getireceğin eşyalara vida takıp sıkıştırarak sanayici olmanın ahkamını kesmen. Keşke onuda tam olarak yapabilsen veya yaptığını dünya alemin itirazsız kabul etmesini sağlayabilsen. Sana kendi halkın da, kendi bürokrasin de ve kendin de inanmıyorsun.  Eğer sen en azından inanmış olsaydın,  ihracatında çıkarılan zorluklara,  ithalatta yapılan bir sürü kısıtlama ve izinlere,  hatta devletten geri alman gereken iadeleri beklemez ve ayağa kalkardın.  Veya ben yanlış mı biliyorum ne dersin ? Yetkilendirilmiş Yükümlü statüsünde Rusya, Kazakistan ve şimdilerde Güney Kore ile yapılan anlaşmalarda bazı şirketler artık devletin denetimini kendi üzerlerine alabilmiş ve tekel oluşturmuştur.  Senin yolladığın veya getirdiğin eşyaların kabul edilmesi için o şirketlerin veya kişilerin onayına ve iznine bağlı kalmış durumdasın.  Yoksa Allah kerim. Ne zaman ve ne şekilde eşyanı ve ticaretini halledeceğini yaşa ve gör. . . Devlet içinde devlet. . . . “Bir devlet ki ! Gümrük işlerini, vergilerini, ülkenin ve milletin ihtiyaçlarına göre düzenlemekten alıkonulmuştur. Böyle bir devlete elbette bağımsız devlet denemez " İşte gerçek. Devlet, hükümet ve hatta sen sanayicim, dikkat et ve ne demek olduğunu anlamaya çalış. Devletin yetkilerini senin rakibine veren ve sadece benim seçtiğim, bana seçtirilen veya ben söyledim oldu denilmesini  kabul etmek nasıl bir şey anlayacak mısın bakalım? Devlette neden memur var, müsteşar var, bakan var, hatta milletin vekili var, hatta sen nasıl varsın? Kağıtsız beyanda, senin alt yapın, yazılımın, sektör birliğin, kurumlar arası ilişkin ve tüccar ilişkini yeterli görüyor musun? Al sana Gümrüksüz Devlet. . . . . . Gör ve sor. Oku ve araştır. İki dudak arasına sıkışma. Osan Başta Not. Yukarıda işaret ettiğim Yetkilenmiş kişi ve kriterlerden daha evvelki yazılarımda bahsetmiştim.  İsteyen bakar. O. B.

Bu yazı toplam 2894 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.